Kent Mektupları
MARDUK VE AFETLER
Arif Atılgan
Bilindiği gibi
Dünyamızın da içersinde bulunduğu gezegen sisteminde 9 gezegen bulunmaktadır. Güneşin
etrafındaki yörüngelerinde dönen gezegenler Güneşe yakınlıklarına göre
sırasıyla Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton’dur.
Bunlara Güneş ve Ay da eklenerek güneş sisteminin 11 üyeden ibaret olduğu
varsayılır. Ancak araştırmacıların ifadesine göre yörüngesi çok büyük olduğu
için seyrek görülen bir gezegen daha vardır ki onun adı da Marduk’tur. Bu
sebepten kendisine Kayıp Gezegen veya 12. Gezegen adları takılmış olan Marduk
Gezegeninin 3661 yılda yörüngesini tamamladığı söylenmektedir. Marduk ismi
Babil ve Asur destanlarında tanrıların en bilgesi ve güçlüsü olarak bilinir. En
son MÖ. 1649 yılında dünyaya yakın geçtiğinde birçok deprem, sel vs afetler olduğu
ve dünyada yaşamın son bulduğu kitaplarda yazılmaktadır. MÖ. 1649 yılından
sonra 3661 yıl ekleyerek hesap yapıldığında 2012 yılı bulunacaktır.
MÖ. 600 yıllarında Orta
Amerika’da yaşanan ileri uygarlığın sahipleri Mayalardır. Mayalar 21 Aralık
2012 tarihinde dünyanın, her biri 5125 yıl olan 5. Güneş Yılını bitirip, 6.
Güneş Yılına başlayacağını söylemişlerdir. Bu sebepten geçtiğimiz yıllarda
konuyla ilgili olanlar tarafından 21 Aralık 2012 tarihinde kıyamet kopacağı ve
takvimlerin 0 (sıfır) yazacağı açıklanmaktadır. Diğer yandan bir gaz gezegeni
olan Marduk’un ilk olarak 07 Eylül 2012 tarihinde dünyaya yakınlaşacağı, 21
Aralık 2012 tarihinde dünyayı manyetik olarak etkileyeceği ama esas etkisini 14
Şubat 2013 tarihinde yapacağı, 01 Temmuz
2012 tarihinde uzaklaşacağı ve bu arada birçok afetler olacağı yazılmaktadır. Bu
iddialara karşılık, ABD Ulusal Havacılık Ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından
yapılan açıklamada ’dünya insanlarının boşuna heyecana kapılmamaları, herhangi
bir olumsuz olay yaşanmayacağı’ belirtilmektedir.
Diğer yandan insanlar
tarafından kullanılan klimalardaki soğutucu gazların ozon tabakasını delmesi ile
güneşin zararlı ultraviyole ışınları dünyaya daha çok girmektedirler.
Ultraviyole ışınlarının verdiği çeşitli zararlardan birisi dünyanın ısısını
yükseltmeleridir.
Ayrıca dünyamızda fosil
yakıt kullanımı, çiftlik gübresi, çöplükler, egzoz gazlarının çoğalması ve
ormanların azalması vs sebeplerinden oluşan sera gazları bulunmaktadır. Sera
gazlarının en bilinenleri su buharı, karbon dioksit, metan, ozondur. Sera
gazları atmosferde katman oluşturmaları sebebiyle dünyadaki ısının sera etkisi
ile içerde birikmesini sağlamaktalar dolayısıyla dünyanın ısısının yükselmesine
sebep olmaktadırlar.
Uzmanlar gelecekte dünyada
yükselen ısının 2-5 Santigrat Derece olacağını belirtmektedirler. Dünya ısısı 2
Santigrat Derece yükselirse okyanuslar 18-38cm yükselecek, bu durum fazla bir
tehlike yaratmayacakmış. Ancak ısı yükselmesi 4 Santigrat Derece olursa
okyanuslar 50cm in üzerinde yükselecekmiş ki bu durumda tüm dünyanın yaşanamaz
hale gireceği açıklanmaktadır. Ayrıca buzulların erimesi ile tuz oranı azalan
deniz sularının donma ısısının yükseleceği ve kolay donarak her tarafı buzulların
kaplayabileceği ifade edilmektedir. Kutuplardaki buzdağlarının erimesi ve yer
değiştirmesi sebebi ile dünyanın dengesinin bozulabileceği ve ekseninin kayabileceği
de açıklanmaktadır. Bu sebepten dünyanın dönüş hızının azalabileceği belki bir
günün 24 saatten fazla sürebileceği söylenmektedir. Bu sorun artarak devam ettiğinde
22. Yüzyılda yer çekimi kanununun değişebileceği dolayısıyla büyük afetlerin
olabileceği varsayılmaktadır.
Bir taraftan da
yurdumuzda birçok depremin yaşandığı ama 1489, 1509, 1556, 1766, 1894, 1939,
1966, 1999 yıllarında yaşananların en çok zarar veren büyüklüklerde olduğu ifade
edilmektedir. Yer bilimcilerin yaptıkları bilimsel çalışmaların dışında bazı
periyot hesaplarından da yakın gelecekte yurdumuzun ama özellikle İstanbul
çevresinin önemli bir depreme gebe olduğu açıklanmaktadır.
Yakın gelecekte gerek
dünyamızda gerekse yurdumuzda, bölgemizde ve kentimiz İstanbul’da çeşitli
deprem, sel vs anlamında afetler beklenmektedir. İnsanların dünyayı hor
kullanmasından ve gök cisimleri ile yer altı faylarının hareketlerinin
zamanlamalarından dolayı bu gerçeklerin yaşanacağı düşünülmeli ve bu duruma göre
önlemlerin alınması gerekmektedir.
Doğa hareketlenmelerinin
aşırılığı olarak adlandırabileceğimiz afetler artık tüm dünyanın olduğu gibi
ülkemizin de gündeminde olacaktır. Bundan sonra tüm insanlık afetlerle birlikte
yaşamanın kurallarını oluşturmak ve afetlerle birlikte yaşamayı öğrenmek zorundadır.
2004 yılında Mimarlar
Odası Afet Komitesi Başkanı olarak Komitenin çalışma raporunun başına bu
anlamda bir yazı yazmak istemiştim. Kendimce renkli ve entelektüel bir bakışla
çalışma raporuna daha fazla dikkat çekebilirim diye düşünmüştüm. Ama olmamıştı.
Neyse. 21 Aralık 2012
de “kıyamet” beklendiği iddia ediliyor. Ben de beklenen “kıyametten” bir gece
önce doğum günü kutlayacağım. Bana da bu yakışır.
ARİF ATILGAN MİMDAP
ARALIK 2012