28 Mayıs 2018 Pazartesi


SEMAVİ EYİCE’Yİ KAYBETTİK
Arif Atılgan

Yaşayan en Eski Yeldeğirmenli Prof. Dr. Semavi Eyice’yi kaybettik. Onu uzaktan tanırdım. İlk yakın temasım 2013 yılında Kadıköy’de bir panelde yan yana konuşmacı olduğumuz gündü. O gün Müfid Ekdal de vardı. Konuşmama başlarken iki üstatla yan yana olmaktan büyük onur duyduğumu belirtmiştim.

Sonraki yıllarda kendisiyle yakın temasım oldu. Çeşitli toplantılarda bulunduk. Bunlardan biri, davetimi kırmadığı, gelip konuşma yaptığı Eski Yeldeğirmenliler etkinliğimiz idi. Evine gidip kendisine kitabımı vermek onuruna sahip olmuştum.

                                             Semavi Eyice’ye Evinde Kitabımı Vermiştim.

Semavi Eyice Yeldeğirmeni İskele Sokakta Osmangazi İlkokulu karşısındaki köşenin 3 altındaki evde yaşamış. Kendisi, ‘..Doğumum Haydarpaşa Yangınından birkaç ay sonradır. Tam olarak 1922 yılının Temmuz ayında.’ diyerek anlatır doğduğu tarihi. İlkokula Yeldeğirmenindeki Saint Joseph’e bağlı Saint Louis İlkokulunda başlamış. Yani Yeldeğirmenlilerin Yetiştirme Yurdu olarak bildiği binada.. Sonra Saint Joseph’e devam etmiş. Daha sonra 11. İlkokuldan mezun olmuş. Yani şimdiki Osmangazi İlkokulundan.. 11. İlkokula gelişini şöyle anlatır: ‘ Babam dedi ki… bütün derslerden imtihana sokarlar… Yabancı okullardan gelenlere zorluk çıkarırlar… Normal ilkokuldan diploma al, o zaman imtihana girmezsin.’ Ortaokulu Galatasaray Lisesinde okumuş.. Sonunda ülkemizin dünya çapında Sanat Tarihçisi oldu. Özellikle Bizans konusunda..

Oturduğu İskele Sokağına 1930 lu yıllarda kısa bir süre Düz Sokak adı konmuş. Bilindiği gibi İskele Sokak dik yokuştur. Her konuşmasında bu konuya değinir ‘Neresi düz bu sokağın’ derdi.

Müfid Ekdal, Ahmed Nejat Gülgun (Rasim Paşanın torunu), Aydın Boysan, Melih Koray son yıllarda kaybettiğimiz benim için önem taşıyan büyüklerimdir. Şimdi de Semavi Eyice..

                                    Semavi Eyice İle Tanıştığımız Paneldeyiz.

Kendisiyle zaman zaman telefonla görüşürdüm. Takıldığım bir şeyi veya hatırını sorardım. Uzun uzun sohbet ederdi. Telefonu kapatmak istemezdi. Bir kere de evinde 4 saate yakın sohbet ettik. Bu sohbeti görüntülü kaydettik. Çözümünü sağlıklı bir şekilde yapıp yayınlayacağım.

Semavi Eyice’yi Yeldeğirmeni Sanata getirip, tek başına konuşmasını, sorulara cevap vermesini çok arzu ediyordum. Kendisi de istiyordu. Bir türlü olamadı. Yeldeğirmeni Sanatın yöneticisine bu sebepten kırgınım.

Uzun süredir kötü bir hastalığı vardı. Ameliyat olmuştu. Ev içinde yaşıyor, rahatsızlığını bilmiyordu. ‘Doktorlara ne zaman gitsem oramı buramı kesip biçiyorlar’ diyerek espri yapar, sonra da ‘iyi ki varlar’ derdi.  

Prof. Dr. Semavi Eyice ülkemiz için çok önemli bir kayıptır. Başımız Sağolsun.
Arif Atılgan 29/05/2018

24 Mayıs 2018 Perşembe


KUŞDİLİ ÇAYIRI'NA SAKSI PARK
Arif Atılgan

1900 lü yılların başlarında piyasa yeriymiş Kuşdili Çayırı. İnsanlar gazinoda, sinemada, kır kahvesinde keyifli zaman geçirirlermiş.

1950’ler, 1960’lar  çocukluk yıllarımdır. Çayır ve koruluktu burası. Bir ucunda top sahası diğer ucunda kömürcüler bulunurdu. Top sahasında Bayram Yeri ve Sirk kurulur, kömürcülerde çekiyle odun-kömür satılırdı. 1 çeki 226 kg dır.

1977 yılında korunması için SİT alanı ilan edilmiş.

1980 li yıllarda Yeldeğirmeni’ndeki pazar yeri önce Taşköprü Caddesi'ne, sonra bu alana getirilmişti. Kısa sürede çayırda ot, korulukta ağaç kalmadı. SİT kararı ‘Pazar ve Otopark olabilir. Kalıcı tesis olamaz’ şeklinde düzeltildi.

2007 yılında ‘iş merkezi’ yapılması düşünüldü. ‘Kalıcı tesis’ olduğu için olsa gerek yeniden karar alındı. İtirazlar, davalar.. Vazgeçildi..

Israrla onlar Salı Pazarı dediler, biz Kuşdili Çayırı.. Yazıldı, çizildi, kurum görüşleri alındı ve.. 27/04/2018 tarihinde alanın yarısına 1.50m toprağın altına kat otoparkı, üzerine park yapılması kararı verilmiş.

                                                             2018 Yılındaki Plan

Yapılacak olanı bir nevi Saksı Park olarak görüyorum. Yani artık Kuşdili Saksı Parkımız olacak.

Yıllardır dereleri saksıya koymaya alışmıştık. Bu sebepten oluşan selleri anlamadık üstelik. Şimdi de parkları saksıya koymak geleneğini başlatacağız demek.

Kavanoz vs gibi kapların içine konan toprakla elde edilen minik bahçelere Teraryum deniyor. Teraryumların içine bonsai isimli minik ağaçlar, sukulent adlı minik kaktüsler ekilmektedir. Saksı bahçelerdir teraryumlar. 

                                                                   Teraryum

Kuşdili Çayırı Planında bunlardan örnek alınmış herhalde. Cihangir ve Söğütlüçeşme Parklarında küçük denemesi yapılmıştı daha önce..

Kadıköy ilçesi ilk Saksı Parkın sahibi olacaktır. Kuşdili Saksı Parkı’nın.. Sonuç iyi olursa diğer yarısı da yapılacaktır herhalde. Ve başkaları da..

İlerde büyük alanları taşıyabilecek araçlar yapılırsa bu tip saksı parkların başka yerlere aktarılmaları da sağlanabilir. Örneğin: Etkili bir kişi Kuşdili Saksı Parkı'nı beğenip satın alabilir. Kuşdili’ne yenisi yapılır.  Böyle bir olanak bile Saksı Parkların gelişmesine yeterlidir sanırım.

Daha ileride Saksı Koruluklar, Saksı Ormanlıklar da yapılabilecektir..

Yandaki Kurbağalıdere sorulmasın. Planda yok çünkü. Kanal yapılmış. Kuşlara dil öğretildiği için adına Kuşdili denilen.. Daha sonra adını Çayıra verip kendisi Kurbağalıdere olmayı kabul eden dere.

Önce İBB sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Kuşdili Çayırı için oldukça ısrarlı. Ama Kadıköy Belediyesinin de 2013 yılında buraya Proje Yarışması düzenlediğini, biri Belediye Başkanı olan iki Jüri Üyesinin ‘İBB ve Çevre-Şehircilik Bakanlığıyla ortak çalışıp hayata geçirebiliriz’ dediklerini anımsayalım. Burada esas olarak sermayenin gözü olduğu anlaşılıyor.  

Kuşdili Saksı Parkı hayırlı olsun mu diyelim?…

Kent Mücadelesi diyenler olacağını biliyorum. Ben ülkemde Kent Mücadelesi yapıldığına inanmıyorum. Bu sebeple de kendi Kent Mücadelemi kendim yapmayı tercih ediyorum.

Bu yazı da bir kent mücadelesi yazısıdır zaten. Anlayanlara…
ARİF ATILGAN MAYIS 2018


13 Mayıs 2018 Pazar


TUZLA VE KÖFTE
Arif Atılgan

1970’li yılların ilk yarısıydı.. Çalıştığım iş dolayısıyla zaman zaman bir yerlere gitmek durumundaydım. Yemek konusunda titizimdir. Bu sebepten kentin çeşitli semtlerinde yemek yiyebileceğim noktalar oluşturmuştum. Hepsi mütevazı esnaflardı. Örneğin: Karaköy’de seyyar köfteci, Sirkeci’de seyyar kokoreççi, Mecidiyeköy’de dönerci büfe, K.Çekmece’de Beyti, 4. Levent’te Pala’nın Yeri, Üsküdar’da Kanaat, şoförümün köyü olan Silivri’nin Çanta Köyünde el büyüklüğünde kasap köftesi yapan Köy Kasabı gibi. Kriterim lezzet ve temizlikti.

Tuzla’da da köftecim vardı. O yıllarda sahil doldurulmadığı için Tuzla’ya E-5 ten gidilirdi. Piyade Okulundan deniz tarafına dönülür, kıyıdan sağa saparak Tuzla’nın çarşısına girilirdi. Çarşının bir tarafındaki evler denize cepheliydi. O yıllarda Tuzla’ya balık yemeye gidilirdi.

                                          Tuzla’nın Çarşısı. Henüz Kimliğini Koruyor.

Köfteci dükkânı kara tarafındaki köşelerden birindeydi.. 1953 yılından beri faaliyette olan Meraklı Köfteci.. Garsonlardan bir tanesi beyaz önlüğüyle, gözlüğüyle, titizliğiyle, hesap yazarken kendine özgü davranışlarıyla dikkat çekiyordu. Onu bu halleriyle doktora benzetmiştim. Arkadaşlarla doktor diye çağırmaya başlamıştık. 

                                                              Meraklı Köfteci

1975 te işten ayrılıp serbest çalışmaya başladım. Artık iş seyahatlerim olmuyordu. Doğal olarak yemek yerlerime de gidemiyordum. Bu arada Tuzla köftecileriyle ünleniyordu. Doktor kelimesini de oraya giden insanlardan sık duyuyordum.

1980 lerin ortalarında Tuzla’ya gittim. Başka bir dükkânda Doktorun Yeri tabelası vardı. Bizim Doktor açmış.. 2018 yılının mayıs ayında Eski Yeldeğirmenli 5 arkadaş burada buluştuk. Dükkânın  adı Doktorun Köftecisi olmuş. Çalışanlara Onu sorduğumda ‘tatilde’ dediler. 

                                                           Doktorun Köftecisi

Genelde Tuzla’ya köfte yemeye gittiğimde Meraklı Köfteciye giderim. Konfor istiyorsam 1994 yılından beri Tuzla'da olan Filizler Köftecisine..

                               Filizler Köftecisi. Soldan Devam Eden Cadde Denizdi.

Köfteyi etten daha çok tercih ederim. Kendine özel bir karışımdır. Bu sebepten de hileye açıktır. Kasaplardan alınan hazır köfteleri önermem. 1Kg dana kıymaya 300Gr kuzu kıyma ekleyip, içersine yeteri kadar ekmek içi, rendelenmiş soğan, tuz, baharat koyarak herkes kendi köftesini kendi yapabilir. Fark görülecektir.  

Köfte ile tanışmam çocukluğumda annemin tavada patatesle birlikte kızarttıklarıyla olmuştur. Pikniklerde Kuru Köfte adıyla yenilen.. Doğrusu onu çok sevmezdim. Ama kış mevsiminde sobanın ön-üst kapağını açıp içeri uzatılan maşanın üzerinde pişirdiklerine bayılırdım. Ateşe damlayan yağlarının çıkardığı sesten dolayı Cız Bız Köfte adıyla bilinen..

Doktor lakabını koyan Benim. Bu lakap ün kazanmış.. Bir dükkânın adı olmuş.. O dükkân dolayısıyla başka köfteciler açılmış.. Sonuçta Tuzla köfteci yeri olarak tanınmış.

Çorbadaki tuzum yadsınmamalı...
ARİF ATILGAN MAYIS 2018

Haydarpaşa



ALMANLAR’IN BİNASI
Arif Atılgan


1930 lu yıllarda hazırlanmış olan Pervititch Sigorta Haritalarında Ankara Han olarak gösterilen binanın bugünkü adı Sünget Apartmanıdır. Ön tarafta 3 katlı 2 blok olan apartmanın ortasından blokları ayıran, arkadaki iç bahçeye ve müştemilatlara geçmeyi sağlayan yol bulunmaktadır. Binalara ahşap merdivenlerle çıkılmaktadır. Arka bahçenin sonunda ayrı tapuları olan 2 müştemilat bulunmaktadır.

                                                        Ankara Han (Sünget Apartmanı)

Buralarda geçmiş olan çocukluk yıllarımda han gibi olduğu için olsa gerek hayranlık duyduğum binalardan biriydi Ankara Han. Zaman zaman burada oturan arkadaşlarıma giderek iç bahçesinde oynamayı çok severdim Ankara Han’ın. Yaklaşık 100 yıldır bu binada yaşamış bir aileden aldığım bilgilere göre bu bina Haydarpaşa’da görev yapan Alman mimar-mühendisler için lojman-misafirhane olarak inşa edilmişti.

Ankara Han, burada yaşayan Almanların veya geride kalanlarının son yıllara kadar gelip ziyaret ettikleri bir binadır. Bahçesinde kömürlük ve banyo- çamaşırhane olarak kullanılan iki adet tek katlı yapı bulunmaktadır. Bunlardan banyo- çamaşırhane olanında bir tarihte cenaze yıkanmış ve o tarihten sonra insanlar burada banyo yapmamaya başlamışlardır. Bu olaydan sonra her daire kendi içindeki tuvaleti aynı zamanda banyo olarak ta kullanmayı tercih etmiştir.

Ankara Han ( Sünget Ap ) Yeldeğirmeni’nde Haydarpaşa’dan kalmış bir anıdır.

ARİF ATILGAN HAYDARPAŞA KİTABI

6 Mayıs 2018 Pazar


YİTİP GİDEN KADIKÖY
Arif Atılgan

Kadıköy’ün en önemli özelliği mahalleleriydi. Esnafının da orada oturduğu, arkadaşlar-arkadaşlıklar, komşular-komşuluklar, dostlar-dostlukların olduğu mahalleler.. Mahalle yaşamında amaç huzurdu. Tamamında iskân edilen ve düzenin iskân edenler için kurulduğu yerleşimlerdi.

                                                           Eski Kadıköy

Eski yılların Kadıköy’ünde sadece iki adet müzikli eğlence mekânı vardı. Feneryolu’ndaki Top Pop ve Caddebostan’daki Budak Kulüp isimli diskotekler.. İki mekâna da gençler dans etmek için giderlerdi.  

1980 li yıllarda müstakil evlerin yerine yapılan yeni apartmanlar nüfusu fazlalaştırmıştı. Ama yine de Kadıköy’de yaşayanlar mahalle yaşamına devam ediyorlardı. Mahalle formatı değişmemişti.

                                            Mahallenin Olmazsa Olmazı Çocuklar

2005 yılında Kadıköy Tarihi Çarşı Canlandırma Projesi ile Kadıköy Moda’ya kadar yeme-içmeci çarşısı haline getirildi. 2010 yılındaki Rasimpaşa Canlandırma Projesi ile de Yeldeğirmeni yeme-içmeci çarşısı haline geldi.  Ardından bütün Kadıköy’ün çehresi değişti. Fenerbahçe, Bağdat Caddesi, Kozyatağı, Acıbadem, Koşuyolu.. Her taraf ticarileşti. Hatta ticarileşmekten daha ileri gitti. Kadıköy eğlence fonksiyonu ile kaplandı.

                                               Tarihi Çarşı Yeme-İçmeci Çarşısı Oldu

Bugün artık mahalle yaşantısı yok olmuş durumda. Eski adıyla fedailerin yeni adıyla bodyguardların silahlı çatışmalarının olduğu, yer yer pavyon ve barların görüldüğü bir alan haline geldi Kadıköy.

Diğer yandan kentsel dönüşüm de bu değişime yardımcı olmakta. Fikirtepe fiziki olarak yok oldu. En önemli değişimin Bağdat Caddesinde gerçekleşeceğini bilmek gerekir. Üst katlarında balkonlu konutlar bulunan binaların yerine dikdörtgen prizma şeklinde tamamı işyeri olan binalar inşa edilmektedir. Bağdat Caddesi yakın gelecekte bir nevi küçük AVM lerin çarşısı haline gelecektir. Eski özelliği kaybolacak, sıradanlaşacaktır.

                                           Bağdat Caddesinde Eski Ve Yeni Binalar

Bu değişim-dönüşüm o yıllardaki Kadıköy Belediyesi’nin tercihiydi. 2014 yılında göreve gelen yeni Kadıköy Belediyesi yönetimi de bir şey yapmadı. Eskinin devamı olmayı tercih etti. Ancak bu konuda eleştiri yapması gereken STK ların sessiz kalmalarına anlam veremiyorum. Kadıköy’ün Mimarlar Odası, Kadıköy’ün Kent Konseyi ve Kadıköy’ün Mahalle Örgütlerine sitem etmek istiyorum. Gelecekte Kadıköy’ün yitirilmiş hali konuşulurken sadece yetkili Belediyesi değil uyarması gereken kurumların da sorumluluklarını yerine getirmedikleri anılacaktır.

Tarihi Çarşı ve Yeldeğirmeni’nde kesinlikle Koruma Planı yapılmalıydı. Bağdat Caddesi de korunmalıydı. Bana göre Fikirtepe’de de Koruma Planı yapılmalıydı. Varoş olan Fikirtepe 1960 lardan sonra yaşanan çarpık kentleşmenin günümüze kalan önemli bir belgesi idi.

Bundan sonra Koruma Planı yapmak olanlara kılıf uydurmaktan başka bir şey değildir. Eskiye dönmek olanaksızdır. Konunun en az zararla kapatılması için yeme-içmecilerin bulunduğu akslar-bölgeler sınırlandırılmalı, ikamet edenlerin rahatsız olmamaları için önlemler alınmalıdır. Yapılan her şey burada yaşayanlar için yapılmalıdır.

Denebilir ki; Dere’de Arap Saim, Kalamış’ta Yalovalı mı kaldı sandal kiralayan? Kumsal mı var, plaj mı kaldı? Moda Çay Bahçesinde 25Krş’la çalışan müzik kutusu mu kaldı? Çamlıca’da piknik yapılan O Ağacın Altı mı kaldı? Acıbadem’de top sahaları, Koşuyolu’nda sakinlik mi var artık? İbrahimağa’da çeşmeden su içen koyunlar mı var, çeşme mi kaldı? Mezarlıklarda mezar taşı mı kaldı? Kozyatağı isimli köyde iyi su çeşmesi mi kaldı, köy mü var artık? Fenerbahçe’de, Bostancı’da çay bahçeleri, Caddebostan’da son durak mı kaldı? Bahariye Caddesinde sinemalar mı kaldı?  Kadıköy’ün Evlendirme Dairesi, karşısındaki Âşıklar Yolu da yok artık. Bağdat Caddesindeki Divan bile eski Divan değil. Yeldeğirmeni’nde delikanlıların buluştuğu köşe başlarında kafelerin masaları var artık.. Kadıköy’de Kadıköy mü kaldı?... Neyi dert ediniyorsun?.

Olabilir.. Ama Kadıköy’ün nüfusu yıllardır 500.000 civarında. Eskiden ilçeden çıkanla giren aynı sayıda olduğundan sakin mahalle yaşamı devam ederdi. Bugün Kadıköy’e eğlenmeye gelenlerle nüfus 2.500.000 oluyor. Kentin her yanından insan burada kurtlarını döküyor. Böyle bir alanda mahalle kalmıyor doğal olarak.

Yitip Giden Kadıköy bu işte..
ARİF ATILGAN MAYIS 2018