Kent Mektupları
YELDEĞİRMENİ’NDE “SOYLULAŞTIRMA”
Arif Atılgan
Bir süre Yeldeğirmeni yazısı yazmak istemiyordum.
Ancak Face-Book ta gördüğüm bir video burada yapılanların bana göre tamamen
aksi yönde algılandığını gösterdiği için yazmaya karar verdim.
Ülkemizde bazı kurumlar için eleştiri yapılmasının
sempatik karşılanmadığını biliyorum. Çekül Vakfının çalışmalarını takdir eden
bir insanım. Ancak Çekül Vakfı Kadıköy Belediyesi ile yaptığı 2005 yılındaki Kadıköy
Tarihi Çarşı Canlandırma çalışmasında ve 2010 yılındaki Yeldeğirmeni
Canlandırma çalışmasında bana göre eleştirilecek işler yapmıştır.
Kadıköy Tarihi Çarşısı Canlandırma çalışması
yapılırken eleştirmiştim. Maalesef söylediklerim ve yazdıklarım bugün aynen
çıkmıştır. Kadıköy Tarihi Çarşısında değil Tarihi Çarşı, Çarşı kalmamıştır.
Buna karşılık Tarihi Çarşı ve çevresi büyük bir açık hava lokantası durumuna gelmiştir.
Çekül’ün olumlu çalışmalarından bazılarına bakarsak: Safranbolu’da yapılan
çalışmalar sonucunda evler, sokaklar eski hallerine gelecek şekilde restore
edilmiştir. Başka bir örnekte de Gaziantep’te yapılan çalışmalarda oradaki
tarihi Bakırcılar Çarşısındaki geleneksel esnaf ve zanaatkârlar korunmuştur. Çünkü:
Bu çalışmaların adı ‘canlandırma’ kelimesi ile tarif edilmemiştir.
Yeldeğirmeninde canlandırma çalışması başladığında
semt kendi halinde idi. Önce bir boya firması sponsorluğunda binaların
cepheleri canlı renklere boyandı. Sonra reklam tanıtım yapıldı. Semtte diziler
çekilmeye, elinde fotoğraf makineli kişiler gezmeye başladı. Bir yandan da yeni
tipte insanlar Yeldeğirmeni’ne taşınmaya başladı. Daha sonra yüzün üzerinde
resim-heykel atölyesi açıldı. Fark edilmeden semtin demografik yapısında
belirgin değişiklikler oluyordu. Ayrıca Ayrılık Çeşmesi Sokağı Kadıköy
Belediyesinin planlarında Ağaçlandırılacak Alan olarak değiştirildi.
İstanbul’un hala dokusunu koruyabilmiş belki de tek sokağı olan bu sokağın yok
olacağının belgesi olan plan kimsenin ilgisini çekmedi. Ardından Kadıköy’ün en
eski sinema binası olan eski eser tescilli Özen Sineması yasa dışı olarak tadil
edildi ve Kadıköy’deki başka çalışmalarla birlikte canlandırma çalışmasının da
merkezi haline getirildi. Daha önce gelenlerle birlikte, sinema binasının içine
çalışmak için gelen bürokrat, akademisyen, sanatçı vs insanlar
Yeldeğirmenlilerin yıllardır görmeye alışık olduğu insan tipleri değildi. Bu
durum semtte yapılan canlandırmanın giderek “soylulaşma” haline geldiğini
gösteriyordu. Zira bu haliyle sinema binası, içinde de dışında da tipik bir
şekilde “soylulaşmış” bina oluyordu. En son olarak binaların cepheleri boydan
boya hoş resimlerle kaplandı. “Soylulaşmanın” makyajı olarak kabul
edebileceğimiz bu durum ise yapılan çalışmaların aslında tüm semtin
“soylulaştırılması” çalışmasına dönüştüğünü kanıtlıyordu adeta.
Bu çalışmayı yapan Kadıköy Belediyesi, Çekül Vakfı,
burada çalışan genç meslektaşlarımız ve hoş resimleri yapan sanatçılar ile
benim bir sorunum yok, olamazda. Benim sorunum yapılan çalışmalar iledir. Yeldeğirmeni
büyüdüğüm semttir, bu sebepten buraya ilgim özeldir. Beğendiğim sanat eserleri
de kullanılarak semtimin kimlik değiştirmesini görmek beni üzer.
Burada koruma çalışması yapılmalı idi. Denizden
Taşköprü Caddesine, Halitağa Caddesinden Şahap Gürler Caddesine kadar olan
dörtgen alanın tamamı SİT Alanı ilan edilmeli, alandaki tescil edilmemiş
binalar tescil edilmeli ve SİT Alanı ve Tescilli Binalar için uygulanacak
prosedür uygulanmalı idi. Hiç de şimdiki gibi birilerinin semte el atması filan
gerekmezdi.
Koruma, taşınmaz
kültür ve tabiat varlıklarında muhafaza, bakım, onarım, restorasyon, fonksiyon
değiştirme işlemleri olarak tanımlanır. Koruma alanı, taşınmaz kültür ve tabiat
varlıklarının, bulundukları tarihi çevre içinde korunarak muhafaza edildikleri
korunması zorunlu olan alanlardır. Koruma turizm, ticaret, canlandırma,
“soylulaştırma” vs için yapılmaz. Koruma, koruma için yapılır.
Canlandırma, daha
çok kentlerin çöküntü alanlarını ekonomik olarak hareketlendirerek yapılır. Bu
amaç ilgili bölgeye yeni imaj yaratılarak tarihi ve kültürel mirasının da kullanılmasıyla
gerçekleştirilmektedir. Süreçte kent pazarlama programları düzenlenir, spor
karşılaşmaları, sanat festivalleri, konserler, turizm gibi organizasyonlarla
imaj yenilenir. Bu şekilde bölgeye turist ve yatırım çekilir, yeni iş
olanakları yaratılır.
“Soylulaştırma”, daha yüksek gelirlilerin daha
düşük gelirlilerin yaşadığı kent merkezlerindeki semtlere yerleşme süreci
olarak tarif edilir. Bu şekilde ilgili semtlerde var olan mahalle kültürü
giderek yeni gelenlerle değişime uğrar. Başlarda eski sakinler, yeni gelen
"önemli" komşularından dolayı mutlu olurlar. Ancak zamanla
yaşadıkları semtler üst gelir gruplarının tercih ettiği yerler haline gelir ve yaşam
pahalı olmaya başlar. Çoğunlukla kiracıların yaşadığı bu semtlerde demografik
yapının dönüşmesi eski sakinlerin istemeye istemeye oraları terk etmelerine
sebep olur. Eski sakinler semtlerinin artık kentin merkezinde kaldığını dolayısıyla
değerlendiğini ancak işin sonunda fark ederler. Hatta başlarda kendilerini
uyaranlara inanmaktansa semtlerini dönüştürenlere inanmayı tercih ederler.
Bu tariflerden anlaşılacağı gibi canlandırma ile
“soylulaşmanın” ilişkisi olabilmekte ancak korumanın bu kavramlarla bağlantısı
olmamaktadır. Yeldeğirmeninde önce simit sarayları, sonra kafeler, barlar, lokantalar
açılacaktır. Semtte yaşayanlar kendilerine yabancı gördükleri insanları fazlaca
görmeye başlayacaklar, veresiye ve ucuz alışveriş yaptıkları bakkal ve
manavların yerine market ve mezecilerin geldiğini göreceklerdir.
Tophanede 5-6 yıl önce bir sanat galerisine
Tophanelilerin saldırısı şeklinde yapılan haberleri anımsayalım. Düşük
gelirlilerin yaşadığı Tophane semtine, değişik yaşayan yeni insanlar gelmiştir.
Mahallenin esnafı vs o yeni gelen insanlara hitap eder şekilde değişmiş pahalı
şeyler satmaya başlamışlardır. İşte soylulaşma tam da bu yaşananlardır. O olay,
semtte zor yaşamaya başlayan insanların dışa vuran tepkisidir aslında.
Yeldeğirmeni’nde de değişme anlamında işaretler
vardır. Bir süre sonra olacak olan dönüşümü Haydarpaşa’ya bağlayıp kolay yol
tercih edilmesin. Haydarpaşa Projesinin Yeldeğirmeni, Kadıköy, Üsküdar’ı hatta
Modayı dönüştüreceğini defalarca söyleyen, yazan biriyim. Ancak şu an
Haydarpaşa’da henüz hiç bir şey yokken Yeldeğirmeni hareketlenmiş, emlak
fiyatları yükselmiştir.
Bütün bunlar dikkate alınırsa sıvasız tuğla
cepheli Squat binası ile sıvalı süslü cepheli Özen Sinema binası ayrı anlayışları
temsil etmektedirler.
Ben doğru söyleyenin dokuz köyden kovulacağını ve
onuncu köyün olmadığını bilsem de doğru bildiğimi söylerim. Ülkede nefret
ettiğim bir cümle vardır. Çoğunluktan yana olmak. Yani güçlüden yana, yani
erkten yana, yani yönetimden yana olmak. Hâlbuki doğrudan yana olmak gerekir.
İnsanlar doğrudan yana olduğunda en basit apartman yönetiminden STK lara, STK
lardan yerel yönetimlere, yerel yönetimlerden merkezi yönetime kadar her şeyin
düzelerek değiştiği görülecektir.
İdeal
çok basittir: Gereği gibi yapmak. Hiçbir şey gereği gibi yapılmamakta, her şey
yönlendirildiği gibi yapılmaktadır.
Yeldeğirmeni yüz yılı aşkın süredir yaşamakta olan
bir semttir. Bu semte kadavra gözüyle bakılmamalıdır. Haksız çıkmayı ister hale
geldim. Kadıköy Tarihi Çarşısında haklı çıktım. Bütün samimiyetimle Yeldeğirmeninde
haksız çıkmak istiyorum.
ARİF ATILGAN ARALIK 2013
Sevgili Dostlar
Bu yazıyı yazdıktan sonra Yeldeğirmeni’nde
Osmangazi İlkokulunun, Moda’da ise Alp Kitapevinin kapanacağı haberleri
duyuldu. Yeldeğirmeni’nde Rasimpaşa Canlandırma, Moda’da ise Kadıköy Tarihi
Çarşı Canlandırma Projesinin etkileri görülmeye başlamaktadır. Kadıköy’de
soylu(suz)laşmalar kendini gösteriyor denebilir.
Maalesef Yeldeğirmeninde de
haklı çıkıyorum.