VAN SEYAHATİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Arif Atılgan
TMMOB Mimarlar Odası Genel
Merkezi tarafından Van’da 23-24-25-26 Haziran 2011 tarihlerinde 3. Kent Kültür
Demokrasi Etkinliği gerçekleştirildi.
Bu Etkinlik dolayısıyla, 39 Yıl
önce gördüğüm bu bölgemizi tekrar görmenin bana heyecan verdiğini ifade etmek
isterim. Yazımda Bölgenin o yıllardaki haliyle bugünkü halini karşılaştırmak, bu
karşılaştırmayı yaparken duygularımı da okurlarla paylaşmak istiyorum.
Üniversiteyi bitirir bitirmez
askere gitmiş, 22-23 yaşlarında, hiç tecrübesi olmayan bir mimar olarak
Diyarbakır’da yedek subaylık yapıyordum o yıllarda. Hafta sonları çevreyi
gezmeyi sevmekte idim. 1972 Yılının haziran ayında bir arkadaşımın özel
arabasıyla Bitlis, Tatvan ve Van’a gitmiş, buraları gezme şansını yakalamıştım.
1972 Yılında, Bitlis eski binaların
olduğu küçük bir kentti. Arabayla geçtiğimiz bu kentten kenti hissetmeden
girdiğimiz gibi çıkmıştık. Daha sonra geldiğimiz Tatvan ise gösterişli,
yeşillikler içersinde oldukça çekici bir yerleşimdi. Tatvanlıların söylediğine
göre Bitlis il, Tatvan ilçe idi ama aslında tersi olmalıydı. Tatvan’da göl
kıyısında Denizcilik İşletmesinin 2 katlı yığma taş bir bina olan otelinde
konaklamıştık. Otelin üst katındaki göl manzaralı, büyük pirinç başlıklı karyolası
olan oda bana hayatımın ilk lüks duygusunu tattırmıştı. Sabah ise gün doğmadan
kalkarak göl kıyısında kahvaltıya oturmuş, karşı kıyıdan yumurta sarısı gibi
doğan güneşi ona benzeyen rafadan yumurta yiyerek izlemiştik. O yıllarda Tatvan’da
bu kahvaltı ünlü idi.
Ertesi gün Van’a gitmiştim. Van
Kentinin bende bıraktığı ilk izlenim modern bir kent olmasıydı. Düzgün binaları
ve temiz caddeleri bulunmakta idi. Bu izlenim bende o yıllarda Doğunun Paris’i
olarak gösterilen Diyarbakır yerine Van’ın gösterilmesi gerektiği etkisini
uyandırmıştı. Birde çocuklar dâhil herkes her yerde ‘Vanlıyam, Şanlıyam, Kılıcı
Kanlıyam’ türküsünü seslendirmekteydi. Van Gölü ise temizliği, bakirliği,
sodalı suyunun etkisiyle tertemiz olan kayalıkları ile batıda yaşayanların
tatillerinde buralara gelmesi gerektiğini düşündürmüştü.
23 Haziran 2011 Perşembe Günü bu
anılarla çıkmıştım Van seyahatine.
2011 Yılının Bitlis’i oldukça
büyümüş, ancak eski binaları muhafaza edilmişti. Bitlislilerin söylediği gibi
eski binaların arasına sokuşturulmuş olan betonarme binalar yıkılıp
temizlenirse Bitlis bu havalinin Mardin’i olabilir diye düşünebiliriz.
Tatvan sağlıksız ve kötü yapılaşarak
büyümüştü. Ayrıca Van Gölünün diğer kıyılarında olduğu gibi sineklerin
baskınlığı bu güzelim yerleşimin çekiciliğini yok etmişti. 39 Yıl önce konakladığım
Denizcilik İşletmesi Oteli ise metruk bir durumda bulunmaktaydı.
1972
Yılındaki Tatvan Denizcilik İşletmesi Otelinin Bugünkü Hali
Van ise tam bir hayal kırıklığı
yaratmıştı bende. Bir kent bu kadar mı kötü gelişme gösterirdi? Ülkemizde kötü
yapılaşmalar artık olağan sayılabilir ama kentin içersinde, semaver heykeli
olmasına rağmen, çay içilebilecek bir park olmaması olacak şey değildi.
İşsizliğin had safhada olduğu sokaklarda dolaşan özellikle genç insan
kalabalığından belli olmaktaydı. Ancak her çeşit pahalı markanın mağazalarının
bulunması kentin bu görüntüsü ile ters orantılı bir durumdu. Kentin geçmişine
ise sanki hiç sahip çıkılmamıştı. Müzesi gezildiğinde insana verdiği ilk etki,
eski eşya meraklısı kişilerin evlerinin bu müzeden daha zengin olabileceği
şeklindeydi. Van Kahvaltısı yapılan sokaktaki plastik masa sandalyeler ise,
insanın aklına neden buraların geleneğini yansıtan tabure ve sinilerden meydana
gelmiş masalar kullanılmamakta sorusunu getirmektedir. Van Kalesi ve civarındaki
cami, kilise gibi tarihi yapıların restorasyonlarının kötü olduğunu, bu işi
bilen kişiler yapılan toplantılarda ifade ettiler.
İnsana sadece Akdamar Adasını
gezmek iyi duygular yaşatıyor denebilir. Adaya tekne ile yapılan yolculuk ve Akdamar
Kilisesini gezdikten sonra kıyıdaki bahçede içilen çay insana oldukça iyi duygular
yaşatmaktaydı.
Akdamar
Adası
Kaldığımız otelin yetkililerinin,
otelcilik konusunda benim 39 Yıl önce konakladığım Tatvan Denizcilik İşletmesi
Otelinin o zamanki halinden çok ders almaları gerekir sanırım.
Bu etkinliğe ev sahipliği yapan
Mimarlar Odası Van Şubemiz önemli bir gayret sarf etmekte idi. Ancak çevreyi
gezmek konusundaki organizasyonla ilgili söylenebilecek tek şey, insanlar
serbest bırakılsalar sanki daha iyi olacakmış gibi idi.
Sonuçta benim 39 yıl önce
gördüğüm temiz, modern Van yoktu. Geleneksel kerpiç evler kendi haline
bırakılmış, ‘Vanlıyam Şanlıyam Kılıcı Kanlıyam’ türküsü ise belli ki unutulmuştu.
Genel Merkezimizin düzenlediği Kent
Kültür Demokrasi Etkinliklerinin yapıldığı bölgeye her bakımdan oldukça yararlı
olduğu kabul edilmelidir. Ülkenin saygın aydınlarının bölgeye gelmesi, oradaki
sorunları tartışması, o yöre için büyük şans olmaktadır. Ayrıca Ülkenin her
tarafından gelen yüzlerce mimarın ziyareti de o bölge için çok önemli bir
olaydır. Ancak bu etkinliklerde Yöre insanının, özellikle Üniversitelerinin
ilgisizliği biraz umut kırmaktadır.
Gelişen görsel ve elektronik
medya ile iletişim teknolojileri Dünyayı büyük bir köy haline getirmektedir
sanki. Her taraf aynılaşmakta, yerellik ortadan kalkmaktadır. Kültürler yok olmakta,
birbirine karışmakta, yeni oluşumlar ortaya çıkmaktadır.
Van’dan dönerken yaşadığım duygu,
yerel kültürü hissettiğimiz yerlerin artık çok azalmakta olduğu şeklinde idi.
ARİF ATILGAN MİMARLARA MEKTUP
TEMMUZ 2011