Kent Öyküleri
ÜNSAL AĞBİ
ÜNSAL AĞBİ
Kadıköy’de Yeldeğirmeni
isimli semtte geçti çocukluğum ve delikanlılığım.
Bugün birbirini
tanımayan insanların oturduğu apartmanları yaşadıkça, o günlerin semt
anlayışını nasıl da arıyor insan.. Bütün sokak, hatta semt bir aile gibiydi
adeta.. Herkes birbirini tanır, selamlaşırdı.. Hal hatır sormadan geçip gidilmezdi
karşılaşıldığında.
Biz çocukların birçok
ağabeyi, ablası, amcası, teyzesi vardı sanki. İnsanlar o derece sıcak ve samimiydi
ki.. Doğal parkımız olan Arnavut kaldırımı sokaklarımızda bazen azarlanır,
bazen de sevilirdik büyüklerimizce..
İşte o zamanların Yeldeğirmeni’ni,
Kadıköy’ünü hatta İstanbul’unu anlatabilmek için yine o zamanlardaki küçük
anılarımı bahane etmek istiyorum aslında.
Bir Ünsal Ağbi vardı
semtimizde. Biz çocukken O yakışıklı bir delikanlı, Fenerbahçe’de oynayan iyi bir
futbolcu idi. O, benim çocukluğumda o kadar önemliydi ki… En yakışıklı, en delikanlı,
en sporcu..
Fenerbahçe A takımında ilk
maçını oynayacaktı eski tahta tribünlü Fenerbahçe Stadında.
Stada giriş parası 1 TL
idi ve cebimizdeki para kuruşlardan liralara ancak bayramlarda girebilirdi.
Sanki ben
oynayacakmışım gibi heyecanlıydım stadı çevreleyen taş duvarın üzerinden
atlarken. Gömleğimi tellere takmıştım ama onu ancak eve dönerken
düşünebilirdim.
Bir gün Ünsal Ağbi Elektrikçi
Fikret’le kavga etmişti köşe başında. Elektrikçi Fikret’in attığı kafa sanki
benim burnumda patlamıştı. Konduramamıştım kafa yemeyi Ünsal Ağbiye.
Yıllar sonra mimar olup
inşaatçılıkla uğraşmaya başlamıştım.
Beğendiğim bir arsanın
sahibiyle görüşecektim. Aradaki komisyoncu, eski
Kadıköy parkının içinde oluşan kuşçu, çiçekçi dükkânlarından birine götürdü
beni. Küçük bir dükkândı gittiğimiz yer. Karşımda, bana beyefendi diyen kibar biri vardı.
Ben bu insanı bir
yerden tanıyordum sanki..
Evet.. O, Ünsal Ağbiydi.
………………………………..
Ünsal Ağbiyi İbrahimağa
Çayırında tanımıştım. İlkokula gidiyordum. Delikanlı olacağım günleri
hayal ettiğim yaşlardaydım. Sahada Yeldeğirmeni takımı oyuncuları çift kale maç
yapıyorlardı. Biz de sahanın dışında aramızda oynuyor, oynarken sahadaki maçı
seyrediyorduk.
Bir oyuncu Koşuyolu tarafındaki
kalenin önünden topu almış, dizlerinde ve kafasında sektirerek hiç yere
düşürmeden ve kimseye kaptırmadan metruk yapıların tarafındaki kaleye kadar
gidip gol atmıştı. Sahadakiler ‘Bravo Ünsal’ diyerek takdir etmişlerdi. Sonraki yıllarda Fenerbahçe’de oynamış A takımına geçmişti.
Kavgacı bir
kişilikteydi. Hele Fenerbahçe’den takım arkadaşı Selçuk’la Kuşdili sahasındaki
kavgasını unutamam. Yeldeğirmeni-Kuşdili oynuyordu. İkisi de kavgacı olan Ünsal’la
Selçuk ayrı takımlardaydı. Birden kavgaya tutuşmuşlardı. Ardından bütün saha,
herkes.. Neyse ki Kuşdilinde kahvehanesi olan Kadıköy’ün kabadayısı Cimbom İhsan
ortaya çıkmış, bir iki kişiye attığı tokatla raconu kesmiş, olayı
sonlandırmıştı.
Ünsal Ağbi semtin güzel
giyinen yakışıklı delikanlılarındandı. Futbol hayatını, takılmaya başladığı
Uzun Hafız Sokaktaki meyhane bitirmişti. Garip bir tesadüf, bugün o meyhanenin
olduğu yerdeki kahvehaneye takılıyormuş.
İnanır mısınız Ünsal
Ağbi beni tanımaz. ‘Muhit’ böyle bir şey işte..
ARİF ATILGAN MAYIS 2016
Not: Ünsal Ağbiyi 26 Şubat 2020 tarihinde kaybettik.
selam ARİF bey yazınızı okurken inanın çok duygulandım.ve gururlandım adım HAKAN DİNÇKUL..yukarıda anlattığınız ÜNSAL ağbi nin oğluyum...ellerinize yüreğinize sağlık..hakandincku67@gmail.com görüşmek dileğiyle.saygılar.kitabınızı hemen alacağım..Babamada yukarıdaki hikayeyi ileteceğim..çok mutlu olacaktır.
YanıtlaSilŞİmdi size faceden yazacaktım. Bu yorumunuzu okudum.Sevgiler, Ünsal Ağbime saygılar.
YanıtlaSil