Mimarlara Mektuplarım
Yalova
Arif AtılganYalova
Geçtiğimiz günlerde nüfus kütüğümün
kayıtlı olduğu Yalova’ya sıkça gitmek durumunda kaldım. Bu sıralarda dışarıdan
bir gözle Yalova’yı inceleme fırsatı buldum.
Çocukluğumda bazı yıllar yaz tatillerinde
Hacı Mehmet köyündeki akrabalarımızda kalırdık. O yıllarla bugünü
karşılaştırmak ve bir değerlendirme yapmak istiyorum.
1980’li yıllara kadar denizden Yalova’ya
bakıldığında, tarlaların çeşitli renklerdeki yamalar gibi görünmesi çok hoş bir
manzara teşkil etmekte idi. Denize dik uzanan iskeleye hem arabalı vapurlar hem
de yolcu vapurları yanaşırdı. İskelenin önündeki meydanda etrafı açık, üzeri
kapalı, daire şeklindeki bir yapıda Paşa Suyu çeşmeleri bulunurdu. Bugünkü
İskele Meydanının neredeyse tamamının o yıllarda denizde kaldığını da ilave edelim.
Paşa Suyunun kara tarafında ise iki katlı küçük bir yapı olan Belediye Binası
bulunurdu. Belediye Başkanı Rahmi Bey’i 1970’li yıllarda zaman zaman Belediye
Binasının önünde otururken görebilirdiniz.
Pazaryeri o yıllarda da bugünkü yerinde yine
cumartesi günleri kurulurdu. O gün etraf, köylerden gelen öküz, at arabaları
ile at, eşek, koyun, tavuk vs. gibi hayvanlarla dolardı.
Vapurdan indiğinizde sağ tarafta, bugün
trafiğe kapalı olan, iki tarafında çınar ağaçları bulunan yoldan Çınarcık ve
Termal’e gidilirdi.
Bugün ana aks olan Fatih Caddesi civarı
Amerikalıların mahallesi idi. Karamürsel’deki Tesislerde çalışan Amerikalılar
bugün aralarda tek tük örnekleri kalmış olan 1-2 katlı evlerde ikamet
ederlerdi.
Şimdiki stadyumun yerinde mera olarak kullanılan
büyük bir çayır bulunurdu. Bu çayırın ortasında etrafı ahşap çitle çevrilmiş
top sahası bulunmaktaydı. Top sahası aynı zamanda at yarışları için de
kullanıldığı için bu alana Koşu Yeri denilirdi. Fatih Caddesi’nin kara
tarafında yerleşim yoktu. Koşu Yerine çıktığınız noktadan yukarı doğru Kamber
Baba’ya baktığınızda sadece küçük amcamın evini ve mandırasını bir de metruk su
değirmenini görebilirdiniz.
Kamber Baba’nın üstündeki Emir Bayırında ise
zaman zaman benim de koyun ve inek güttüğüm büyük bir otlak ve öğlen sıcağında
hayvanları gölgesinde dinlendirdiğimiz iki meşe ağacı bulunmaktaydı.
Bugün depremle Bütün Dünyanın tanımış olduğu
Hacı Mehmet Ovası bereketli bir tarım alanı idi. Büyük ve Küçük Sazlık
Mevkileri olarak bilinen bu alanda fasulye, patlıcan, mısır vs. yetiştirilirdi.
1970’li yıllardan sonra ovada ünlü Yalova elmasının yetiştiği elma bahçeleri
oluşmuştu. Ancak 1990’lı yıllarda imar getirilmiş, ova yapılaşmaya açılmıştı.
1970’li yıllara kadar köylerinde elektrik, su
olmayan, sahilinde tek tük denize girenlerin görünebildiği, İstanbul’un ilçesi,
küçük bir yerleşimdi Yalova. Köylerde dere suyu içilir, derelerde çamaşır
yıkanır ve gaz lambasıyla aydınlanılırdı. Tarlalarda karasabanla daha çok
buğday ve tütün ekilirdi. Buğday orakla biçilir, harman yerinde taneleri
ayrılırdı. Tütün kırılır, evlerde askılara dizilirdi. O yıllarda su
değirmenlerinin aktif olduğu Yalova’nın nüfusunu ise daha çok Yunanistan
mübadilleri oluştururdu.
Çınarcık yolu tarafındaki Gazi Köşkü’nün
bulunduğu Çiftlik, önemle konuştuğumuz bir yerdi.
Yalova 1867 yılında Bursa Merkez Sancağı’na,
1901 yılında Bağımsız İzmit Sancağı’na bağlı kaza iken, 1929 yılında Atatürk’ün
isteği ile İstanbul’un ilçesi olmuş, 6 Haziran 1995 tarihinde ise il olmuştur.
Günümüzde Yalova 6 ilçesi, 9 beldesi, 43 köyü ve 847 km2 yüzölçümü olan 2010 sayımlarına göre 203.741 nüfuslu bir ilimizdir.
Yalova gerek denizden ve gerek karadan
gelirken insanları yeşil bir görüntüyle karşılaması açısından çekici bir
kentimizdir. Son yıllarda zayıflayan elmacılığın yerine çiçekçiliğin geliştiği
bir ilimiz olmuştur. Depremde yıpranmış ancak yaralarını sarmış, insanı
dinlendiren bir sayfiye yeri görünümündedir. Bu anlamda inşaat sektörüne dikkat
edilmesinde yarar vardır.
Kentin sağlığı için kesinlikle düşük DOP’lu
plan ve küçük m2’li parsel düşünülmemesi gereken Yalova’nın göze
çarpan bazı sorunlarına değinmekte yarar vardır:
Hacı
Mehmet Ovasına yeniden çok katlı yapılaşma getirilmemesi gerektiği zaten
medyada yeterince işlendi.
İskele Meydanında yeniden inşa edilen Hükümet
Binasının yeri tam orası mıdır? Yanlış anımsıyor olabilirim ama yinede
yetkililerin dikkatini çekmek isterim.
İskelenin yanında bulunan İnkılap Vapuru 2008
yılında Yalova’ya nikâh salonu yapılmak için getirilmişti. Bugün üzerine iki
kaçak kat ilave edilmiş, dibine beton dökülmüş olan geminin hurdacılara
gideceği söylenmektedir. İnkılap’ı kurtarmanın bir yolu yok mudur?
2 Kaçak Katı İle İnkılâp
Vapuru
Raif Dinçkök Kültür Merkezi paslı saç malzeme
ile kaplanmış ilginç bir yapı olarak dikkat çekmektedir. Ancak genellikle
kapıları kapalı olan bu yapı kullanılır hale getirilemez mi?
Raif Dinçkök Kültür Merkezi
Ayrıca Dinçkök Gurubuna ait olan AKSA
Fabrikasının bulunduğu alanda bir termik santral inşa edilmektedir. İthal kömür
yakılacağı söylenen ve 45 metre
yüksekliğinde bacası bulunan tesis Yalovalıları çok üzmektedir. Zira neredeyse
fay hattının üzerine denk gelen böyle bir tesisin yerinin burası olmadığı
kesindir.
Yine AKSA Fabrikasının bulunduğu bölgede
Hollanda kökenli Royal Vopak isimli şirketin inşa ettiği kimyasal atık depolama
tesisi kurulmaktadır. Bu tesisin, 26
ha . arazide 710.000 m3 kapasiteli 150’den fazla
depolama tankı ile dünyanın en büyüğü olma özelliğini taşıyacağı ifade
edilmektedir. Ayrıca denize doğru yaklaşık 1 km . uzunluğunda inşa edilecek olan
iskelesinin de buradaki fay hattının üzerine geleceği bilinmektedir. 1999
depremi sırasında AKSA Tesisleri içersindeki 6500 tonluk bir deponun hasar
görmesi sebebiyle bile Yalova’nın boşaltılması düşünülmüştü. Bu tip depolar
Avrupa’da hiç bulunmamaktadır, Asya’da ise Hindistan, Çin, Pakistan ve
Japonya’da yerleşimlerden çok uzakta ıssız insansız alanlarda veya adalarda tesis
edilmektedir. Her ne kadar kimyasal atık değil sıvı kimyasal, bitkisel yağ,
petrol ürünleri stoklanacağı açıklansa da bu tesis o haliyle de sadece Yalova
için değil, bütün Marmara için risk teşkil edecektir.
Termik Santral ve Kimyasal Depo insandan daha
mı önemlidir, vazgeçilemez mi?
Küçük bir çocukken rahmetli büyük amcamın
kullandığı öküz arabası ile yukarıda bahsettiğim Çınarcık Yolunda ilerliyorduk.
Nereden aklıma geldiyse ona 'Bir gün arabalar çoğalırsa yolun iki yanındaki bu
çınarları kesebilirler' demiştim. Hiçbir tahsili olmayan bu insan birden
ürpermiş ve 'Bu ağaçlar olmazsa yol ne işe yarar be Arif' deyivermişti.
Amcama bir gün Yalova’da kimya tesisleri,
depoları ve termik santral yapılacağını söylesem ne derdi acaba?
ARİF ATILGAN Mimarlara Mektup Eylül 2011
Ankara'da yaşarken 1970'lerde yazın Yüksel sitesine giderdik, Annemlerin de Çınarcık'ta birküçük daireleri vardı,onlar İstanbul'dan gelirlerdi, güzel, halk tipi yerlerdi... Deprem çok şeyler kaybettirdi Yalova'ya ancak görünen o ki termik santral, atık depolama falan derken "insan" hele de bizim insanlarımız depremden daha tehlikeli, daha yok edici, Yazık!
YanıtlaSil