YAKACIK, AYAZMA, AYAZMA ÇAY BAHÇESİ VE BİR
AŞK ÖYKÜSÜ
Arif Atılgan
Yakacık.. İstanbul’un balkonu olmuş yüzyıllarca. Bulunduğu
Aydos, Uludağ’dan sonra çevredeki en yüksek tepe. Denize kadar üzüm bağları,
zeytinlikler, bahçeler yer alırmış.
Ayazma ise Yakacık’ın da en serin yeri. Ermeniler her yıl 15 Ağustosta Üzüm Bayramını
kutlarlarmış burada. Topladıkları üzümleri Kartal’daki kilisenin papazına okuturlar,
Ayazma’da törenle yerlermiş.
Osmanlı’nın son zamanları.. Padişahlardan biri
Yakacık’ta keklik, karatavuk avına çıkarmış. Bir seferinde Ayazma çevresinde rastladığı Hasan
Çolpan adlı kişiye ‘Burada çay-kahve
kurabiye satın. Geldiğimizde para atarız’ demiş. Bu niyetle yapılan kulübe şimdiki
Çay Bahçesinin Çay Ocağının olduğu noktadadır. Lokum-kürdan koyulur, Padişah
geldiğinde 1 altın bırakırmış.
Tengiz ailesi Yakacık Meydanında Çınaraltı Kahvesini işletiyormuş.
1933 yılında Hasan Basri Tengiz Milli Emlakten
kiralayarak Ayazma Meydanındaki Çay Bahçesini açmış. Babası ‘Burada ne yapacaksınız?’
diyerek çok kızmış. Daha sonra yeni oluşturulan İstanbul Belediyesinin kiracısı
olmuşlar.
Çay bahçesinin alanı, üst tarafında bulunan kalıntı halindeki
Ermeni Kilisesinin bahçesiymiş aslında. Meydana adını veren Ayazma bu kilisenin
içinden çıkan suyun adıymış. Yeni doğan çocuklar burada vaftiz edilirlermiş. Ayazmadan
çıkan su Çay Bahçesinin ortasında bulunan havuza akıtılırmış.
1936 yılında Yakacık’ın aşağısına İstanbul’un ilk
Verem hastanesi yapılmış. Çay Bahçesine hastalar da gelmeye başlamış.
İnsanların birbirine hastalık bulaştırmamasına dikkat ederler, her hasta için
ayrı bardak-tabak-çatal-kaşık bulundururlarmış.
1943 yılında Kartal Belediyesi kurulur. Mülkiyet
onlara geçtiğinde Bahçe Kartal’ın kiracısı olur.
1950’lerde aşağı bölgeye Ankara Yolu yapılmış. Sonra
da fabrikalar.. Manzara biraz değişmiş tabii. Ama yine de özelliğini çok fazla
kaybetmemiş buraları.. Ayazma Çay Bahçesindeki havuzda karpuz soğuturlarmış. Bahçedeki servilerin
ve çınarların asırlarca orada olduğu söylenir. Gelenlere sadece çay satılır, tabak-çatal-kaşık
kiralanırmış. Tahta masa-sandalyeler bulunurmuş.
1950’lerin ortalarına kadar Meydanın kotu daha
düşükmüş. Dolayısıyla bugün yoldan 2-3m aşağıda kalan Çeşme yolun üzerindeymiş
o yıllarda.
1970’lerdeki halini biliyorum. Çaydan başka içecekler
de satılıyor, tabak-çatal-kaşık kiralanmıyordu artık. Masa-sandalyeler aynıydı.
Gelenler yiyeceklerini de getirirlerdi. Müşteri yerine oturduğunda masaya
ücretsiz 1 sürahi Ayazma Suyu konurdu. Çay da bu su ile yapıldığı için çok
lezzetliydi. Ortadaki havuz yoktu.
1980’lerde meydandaki çeşmeye su almaya gelenler
yiyecek bir şeyler de talep ederler. Aile Lahmacun-pide satmaya karar verir. Bu arada Ermenilerin
Üzüm Bayramı kutlamaları son bulur.
2000’li yıllarda aşağıdaki manzara bozulmuştur.
Ayazmanın bile önünü perdeleyen gökdelenler vardır artık. Bahçedeki masalar
metal, sandalyeler plastiktir. Meydandaki çeşme de kurumuştur. Günümüzde oğullardan
Kadir Tengiz işletiyor Bahçeyi. Ahşap Kilisenin kalıntısından bugüne hiçbir iz
kalmamıştır. Yerinde üzeri kapatılmış halı saha bulunmaktadır.
Yine de İstanbul’un balkonudur Ayazma Çay Bahçesi. Yakacık
Meydanındaki tarihi Çınaraltı Kahvesinden getirilen 200 yıllık tabak-bardak
sergeniyle..
Bir de aşk öyküsü var tabii..
1960’lı yılların ortaları.. 10 Mayıs.. Yakacık’ta ayrı
otellerde kalan bir kadınla bir erkek, Ayazma Çay Bahçesinde tanışırlar. Kadın bekâr,
Erkek evlidir. Doğal olarak evlenmeleri olanak dışıdır. Her yıl 10 Mayısta
burada buluşmaya karar verirler. Sonraki yıllarda kadın da evlenir. Kadın
kocasıyla gelmeye devam eder. Kocası başka masada oturur, Onlar birlikte oturup
konuşurlar. Her defasında Erkek ortası delik bir metal pul getirir. Onu
bahçenin sol alt köşesindeki servi ağacına çakarlar. Erkek, Kadının gelmediği
yıllar pulun kenarını yırtar. Öyle çakar ağaca. Bir süre sonra kadın hiç
gelmemeye başlar. Bir süre sonra da Erkek.. 2000’li yılların sonlarına kadar
sürer bu olay. 40 yılı aşkın..
Kim bilir.. Belki de burada yaşanan aşk, başka bir Senede Bir Gün filminin konusu olabilecektir.
ARİF ATILGAN AĞUSTOS 2018
Eline sağlık Arif Ağbi Yakacığın hiç böyle bir hikayesi olduğunu bilmiyordum çok hoş bir hikaye olmuş
YanıtlaSilArif, yakacık denince ilk akla gelenlerden biride meşhur "kağıt kebabı" dır, aklında olsun.
YanıtlaSilYakacık İstanbul'un balkonu.
YanıtlaSilArif emeğine sağlık. Verdiğin bilgiler için teşekkürler.
YanıtlaSilÇok teşekkürler çok güzel
YanıtlaSilÇok teşekkürler çok güzel
YanıtlaSil