Kent Öyküleri
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Arif Atılgan
Ülkemizin her tarafı şehit
kanıyla sulanmıştır.. İnsanımız şehitleriyle iç içe yaşamaya alışkındır.
Çanakkale de böyle bir ilimizdir.. Dolayısıyla Çanakkaleliler de şehitleriyle içi içe
yaşarlar.
Eski Yeldeğirmenli arkadaşımız
Yasemin Kumral, 2017 yılı Mart ayında Çanakkale Zaferini anma törenleri
sırasında oradakilerle yaşadıklarını yazmıştı bana:
‘Bugün Çanakkale
Zaferini kutlama ve şehitlerimizi anma günü. Askerlerimizin ve Mustafa Kemal
Atatürk’ün aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Onların kahramanlıklarını
anlatan sayısız kitap ve şiir yazıldı, yazılacak da. Zaten ne yapsak ne yazsak
yeter mi hiç?
300.000’e yakın
delikanlımızın kanlarıyla sulanmış o toprakların, dünyanın sıradan, herhangi
bir bölgesi olarak anılması kadar imkânsız bir şey olamazdı tabii ki. Pek çok
ruhbilimcinin ara ara sessizce Çanakkale’yi ziyaret etmelerinin sebebini artık
daha iyi anlıyorum.
Bense bambaşka
bir konuya, Çanakkaleli dostlarımdan edindiğim pek öne çıkmayan bazı olaylara değinmek
istiyorum. Bilgi kaynaklarım: Emekli ilkokul öğretmeni ve kızları, esnaftan bazı
kişiler, bir çiftçi ailesi, bir hanım sanayici ve bir subay ailesi. Arzu
edenler gidip daha etraflı araştırabilirler.
Öğretmen hanım:
-Biz Çanakkaleliler
şehitlerimizle iç içe yaşarız.
-Biraz açar mısınız
lütfen hocam, nasıl yani?
-Burada herkes
onlara alışıktır. Beyazlara bürünmüş halde rüyalarımıza girerler zaman zaman.
-Yüzlerini görür
müsünüz?
-Hayır. Hemen
namaz kılar Yasin okuruz. Kızlarım küçükken ilk gördüklerinde onlara da ne
yapmaları gerektiğini öğrettim.
-Kızlarınız korkmamışlar
mıydı?
-Asla. Tam
tersi. Burada onların hala bizi koruduklarına inanırız. Hangi topraklar üzerinde
yaşadığımızı da iyi biliriz. Çanakkaleli olmak bunun için şereftir.
-Teşekkür ederim
hocam.
Bir esnaf:
-Şehitlerimiz için
1000 yıl da geçse hep dua edeceğiz. Onlar bizim oğullarımız.
-Hiç rüyanıza
girdiler mi?
-Tabii tabii. Bir
evden helva kokusu geliyorsa vefat falan da yoksa anla ki şehitlerimiz içindir.
Benim hanım çok yapar.
-Teşekkür
ederim.
Çiftçi ailesi:
-Merhaba. Bana
artık öyle geliyor ki şehitler burada iyice sahiplenilmiş, hayatın normal bir
parçası olmuş.
-Evet, doğru
diyorsun da daha çok onlar bizi hiç bırakmazlar. Geçen rüyasında bizim oğlana
‘korkma iyileşeceksin’ demiş de bir tanesi, oğlan iyileşiverdi.
-Başka neler
olur?
-Önemli bir işimiz
olduğunda önce şehitlerimizin dualarını eder, sonra helvalarını kavuruveririz. Ne
bileyim? Çoğu şey var, çoğu şey olur buralarda, başka yer buralar, çok başka
çok.
-Teşekkür
ederim.
Eski bir
sanayici hanım:
-Biz dua etmeye
Bolayır’da başlar Eceabat Kilitbahir’e kadar devam eder, şehitlerimize bağışlarız.
Yürürken her adımımızı çok dikkatli atarız. İçimizde hep sanki bir şehidin vücudunun
bir parçasının üstüne basacakmışız gibi bir his vardır. Burada daha gecen gün,
2017 yılında kuvvetli bir sağanak yağmurda yokuştan aşağılara kemikler indi
hep.
Kandillerde, bayramlarda
ve diğer sevinçli-hüzünlü günlerde pişi dediğimiz hamurdan pişirir
ve helva kavururuz şehitler için.
Annemin
dedesinin o yıllarda sahildeki arazisini İngiliz Mezarlığı yapmak
istediklerinde bizimkiler müsaade etmiş ama diğer tüm Çanakkaleliler gibi para
kabul etmemişlerdi. Dedemiz bir kulübe yapıp yıllarca ücretsiz
olarak İngiliz Mezarlığını beklemiştir üstelik. Hatta bunu öğrenen
İngiliz Hükümeti uzaktan gidip gelen bu fedakâr insana bir otomobil hediye etmişti.
Büyük Atatürk’ün
dediği gibi Çanakkale’deki tüm şehitler farklı din ve ırklardan da olsa hepsi
bizim evladımızdır. O topraklar kahramanlık, hoşgörü, vefa, düşmanını dahi sev
ve bunlar gibi insanı insan yapan duyguların ta ezelden ebede yasadığı
evliyalar yatağı yerlerdir. Başkadır Çanakkale.
-Teşekkür ederim.
Subay ailesi
(subay):
-Merhaba, yıllarca
İngiliz arşivlerinde kalan son derece enteresan bir olaydan bahsediliyor.
Basında da çıktı ‘uzun beyaz bulut’ olayı, bu olay hakkında bilginiz var mı?
-Evet. Duydum,
okudum hatta.
-Bu konudaki
fikrinizi alabilir miyim?
-Gerçekten çok
ilgimi çektiğini itiraf etmeliyim ama yine de, düşüncelerimi kendime saklamayı
tercih ediyorum.
-Tabii, rica ederim.
-Tabii, rica ederim.
Subay eşi:
-Çanakkale dergilerinden birinde, geceleri savaş bölgesinden
hala çığlıklar duyulduğunu okumuştum. Eşiniz hiç size bu konuyla ilgili bir şey
anlattı mı?
-Aaa evet şehitlikler
ve savaş alanlarındaki nöbetçilerle ilgili değil mi? Eşim şahit olmamış ama ‘beni
gece nöbetine yazmayın, ruh sağlığım bozulacak’ diyen erler oluyormuş.
-Neden?
-İç paralayan
feryatlar ve bomba sesleri duyduklarını iddia ediyorlarmış.
-Çok teşekkürler.
Yasemin Kumral’
Şair Mithat
Cemal Kuntay, ‘Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.’ Demiş şiirinin son
mısrasında. Ülkemizin her santimetre karesi vatan kere vatandır.
ARİF ATILGAN
EKİM 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder