30 Ekim 2017 Pazartesi

Kent Öyküleri

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Arif Atılgan

Ülkemizin her tarafı şehit kanıyla sulanmıştır.. İnsanımız şehitleriyle iç içe yaşamaya alışkındır. Çanakkale de böyle bir ilimizdir.. Dolayısıyla Çanakkaleliler de şehitleriyle içi içe yaşarlar.


Eski Yeldeğirmenli arkadaşımız Yasemin Kumral, 2017 yılı Mart ayında Çanakkale Zaferini anma törenleri sırasında oradakilerle yaşadıklarını yazmıştı bana:

‘Bugün Çanakkale Zaferini kutlama ve şehitlerimizi anma günü. Askerlerimizin ve Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Onların kahramanlıklarını anlatan sayısız kitap ve şiir yazıldı, yazılacak da. Zaten ne yapsak ne yazsak yeter mi hiç?

300.000’e yakın delikanlımızın kanlarıyla sulanmış o toprakların, dünyanın sıradan, herhangi bir bölgesi olarak anılması kadar imkânsız bir şey olamazdı tabii ki. Pek çok ruhbilimcinin ara ara sessizce Çanakkale’yi ziyaret etmelerinin sebebini artık daha iyi anlıyorum.

Bense bambaşka bir konuya, Çanakkaleli dostlarımdan edindiğim pek öne çıkmayan bazı olaylara değinmek  istiyorum. Bilgi kaynaklarım: Emekli ilkokul öğretmeni ve kızları, esnaftan bazı kişiler, bir çiftçi ailesi, bir hanım sanayici ve bir subay ailesi. Arzu edenler gidip daha etraflı araştırabilirler.

Öğretmen hanım:
-Biz Çanakkaleliler şehitlerimizle iç içe yaşarız.
-Biraz açar mısınız lütfen hocam, nasıl yani?
-Burada herkes onlara alışıktır. Beyazlara bürünmüş halde rüyalarımıza girerler zaman zaman.
-Yüzlerini görür müsünüz?
-Hayır. Hemen namaz kılar Yasin okuruz. Kızlarım küçükken ilk gördüklerinde onlara da ne yapmaları gerektiğini öğrettim.
-Kızlarınız korkmamışlar mıydı?
-Asla. Tam tersi. Burada onların hala bizi koruduklarına inanırız. Hangi topraklar üzerinde yaşadığımızı  da iyi biliriz. Çanakkaleli olmak bunun için şereftir.
-Teşekkür ederim hocam.

Bir esnaf:
-Şehitlerimiz için 1000 yıl da geçse hep dua edeceğiz. Onlar bizim oğullarımız.
-Hiç rüyanıza girdiler mi?
-Tabii tabii. Bir evden helva kokusu geliyorsa vefat falan da yoksa anla ki şehitlerimiz içindir. Benim hanım çok yapar.
-Teşekkür ederim.

Çiftçi ailesi:
-Merhaba. Bana artık öyle geliyor ki şehitler burada iyice sahiplenilmiş, hayatın normal bir parçası olmuş.
-Evet, doğru diyorsun  da daha çok onlar bizi hiç bırakmazlar. Geçen rüyasında bizim oğlana ‘korkma iyileşeceksin’ demiş de bir tanesi, oğlan iyileşiverdi.
-Başka neler olur?
-Önemli bir işimiz olduğunda önce şehitlerimizin dualarını eder, sonra helvalarını kavuruveririz. Ne bileyim? Çoğu şey var, çoğu şey olur buralarda, başka yer buralar, çok başka  çok.
-Teşekkür ederim.

Eski bir sanayici hanım:
-Biz dua etmeye Bolayır’da başlar Eceabat Kilitbahir’e kadar devam eder, şehitlerimize bağışlarız. Yürürken her adımımızı çok dikkatli atarız. İçimizde hep sanki bir şehidin vücudunun bir parçasının üstüne basacakmışız gibi bir his vardır. Burada daha gecen gün, 2017 yılında kuvvetli bir sağanak yağmurda yokuştan aşağılara kemikler indi hep.
Kandillerde, bayramlarda ve diğer sevinçli-hüzünlü günlerde  pişi dediğimiz hamurdan pişirir  ve  helva kavururuz şehitler için.
Annemin dedesinin  o yıllarda sahildeki arazisini İngiliz Mezarlığı yapmak istediklerinde bizimkiler müsaade etmiş ama diğer tüm Çanakkaleliler gibi para kabul etmemişlerdi. Dedemiz bir kulübe yapıp yıllarca  ücretsiz olarak  İngiliz Mezarlığını  beklemiştir üstelik. Hatta bunu öğrenen İngiliz Hükümeti uzaktan gidip gelen bu fedakâr insana bir otomobil hediye etmişti. 
Büyük Atatürk’ün dediği gibi Çanakkale’deki tüm şehitler farklı din ve ırklardan da olsa hepsi bizim evladımızdır. O topraklar kahramanlık, hoşgörü, vefa, düşmanını dahi sev ve bunlar gibi insanı insan yapan duyguların  ta ezelden ebede yasadığı evliyalar yatağı yerlerdir. Başkadır Çanakkale.
-Teşekkür ederim. 

Subay ailesi (subay):
-Merhaba, yıllarca İngiliz arşivlerinde kalan  son derece enteresan bir olaydan bahsediliyor. Basında da çıktı ‘uzun beyaz bulut’ olayı,  bu olay hakkında bilginiz var mı?
-Evet. Duydum, okudum hatta.
-Bu konudaki fikrinizi alabilir miyim?
-Gerçekten çok ilgimi çektiğini itiraf etmeliyim ama yine de, düşüncelerimi kendime saklamayı tercih ediyorum.
-Tabii,  rica ederim.
Subay eşi:
-Çanakkale dergilerinden birinde, geceleri savaş bölgesinden  hala çığlıklar duyulduğunu okumuştum. Eşiniz hiç size bu konuyla ilgili bir şey anlattı mı?
-Aaa evet şehitlikler ve savaş alanlarındaki nöbetçilerle ilgili değil mi? Eşim şahit olmamış ama ‘beni gece nöbetine yazmayın, ruh sağlığım bozulacak’ diyen erler oluyormuş. 
-Neden?
-İç paralayan feryatlar ve bomba sesleri duyduklarını iddia ediyorlarmış.
-Çok teşekkürler.
Yasemin Kumral’

Şair Mithat Cemal Kuntay, ‘Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.’ Demiş şiirinin son mısrasında. Ülkemizin her santimetre karesi vatan kere vatandır.
ARİF ATILGAN EKİM 2017




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder