DEPREM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Ülkemizin deprem kuşağında
olduğunu biliyoruz. Unuttuğumuzda bize anımsatıyor zaten. Bu anlamdaki
düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Yüklü sayıda bina stokumuz var.
Bazıları eskidir bazıları yeni. Bazıları zayıftır bazıları güçlü. Tartışılır. Ama
ne olursa olsun konuşmamız gereken bir gündem vardır. Kullanılan binalara
kullananlar tarafından yapılan tahribat...
Yıllar önce yaşadığım bazı
örneklerden bahsedeyim.
Soğuk demircim anlatıyor. Banka
şubesi olacağı söylenen bir dükkâna kasa dairesi yapıyorlarmış. Fiks bir ölçüsü
olmak zorundaymış. Bunun için kolonu kesmek zorunda kalmışlar. Kanım dondu.
Eskiden inşa ettiğim bir
binadan, banyosunda rutubet olduğunu söyleyen biri aradı. Tesisatın nerelerden
geçtiğini bildiğim için patlak yeri kolay tahmin edeceğimi söyledi. Gittim.
İnceledim. ‘Bir de alt kata bakayım’ dedim. Alt kata indim. Bir de baktım ki kiriş
delinip doğalgaz borusu sokulmuş. Esas konuyu unuttum. ‘Niye beni çağırmadınız?
Kirişi bozmuşsunuz. Ben size demirsiz bir nokta gösterirdim.’ Deyince ‘Usta
bekleyemedi.’ Dediler. Çıkarken zemin kattaki dairenin de bodruma sızan su
kaçağını gördüm. Onlara da demirlerin korozyona uğrayacağını söyledim.
1999 depremi sonrası Kadıköy
Belediyesiyle Mimarlar Odası olarak ortak çalışma yapmış, binaları dolaşıp sorunlarını
tespit etmiştik. Bazılarında, bodrum katlara konan su depolarının rutubetiyle
perde beton demirleri korozyon yapmıştı. Onlar binanın üst kısmıyla bağlantı
kurarlar... Bir de E5 üzerindeki gecekondular çok sorunluydu.
Küçükbakkalköy’de birine proje
yapmıştım. Duvarlardan taşan kolon-kiriş dişlerini beğenmemişti. ‘Şunları düz
yapamadın mı?’ diye kızmıştı... 1999 depremi sonrası beni aradı. ‘Sorun mu var’
diye düşünüp gittim. Aksine, ‘Haklıymışsın. Helal olsun sana.’ Dedi. Başkalarında
sorunlar olmuş meğer. Ama benim için söylenti oluşturmuştu. Dolayısıyla kendisi
de tanıdıkları da hiç proje yaptırmamıştı bana.
Binaları kullananlar
keyiflerine göre değişiklikler yaparlar. Kesinlikle inşaat bittikten sonraki
değişiklikler izinli olmalıdır. Biten her binanın sorumlu mimarı olmalı ve Onun
haberi olmadan musluk değiştirmek dâhil binada hiçbir onarım yapılmamalıdır.
Ayrıca belediyenin bilgisayarında bir sayfa oluşturulmalı yapılan her işlem oraya
işlenmelidir.
İstanbul’un zemin yapısı için de
birkaç şey yazayım... Ben bu konuları ortalık yerde konuşmam aslında. Ama
herkes adres belirterek konuşuyor. Yine de dikkat edeyim. Avcılar ve Gürpınar sahillerinin
bazı kısımlarına dikkat… Denize kayar. Yıllar önce Mimarlar Odası Afet Komitesi
başkanıyken oralarda çok çalıştım. Dere ve deniz kenarlarına da dikkat
edilmeli. Darıca’ya kadar uzanan Anadolu yakasının sahilindeki yüksek yerlerin
bazılarında, üstteki zeminin yapısı alttakinden yaşlı çıkar. Bu da gösterir ki
üstteki tabaka tepelerden kaymış gelmiştir. Dolgudur. Jeolojik zamanlarda
tabii. Yine de başkaları gibi fazla detaylara girip insanları korkutmayayım.
Bir de DASK’tan bahsetmek
istiyorum… 1999 depremi sonrası binaların sigortalanması gündeme gelmişti.
Ancak sigorta şirketleri bu riske girmediler. Bunun üzerine devlet DASK’ı
kurmuştu. Aslında doğru bir karardır. Nasılsa sonunda zararları devlet
karşılıyor. Hiç değilse bir kısmını DASK ile tahsil etmiş olacaktır. Ancak
burada yapılan bir eksiklik DASK’ın yaygınlaşmasına engel olmaktadır. Yıkılan
binaya klasik sigorta hesabı yapılmamalıdır. Açık bir şekilde tekrar inşasının
sağlanacağı meblağın ödeneceği belirtilmelidir. Hatta direkt inşası yapılmalıdır.
Bu devletin sigortasıdır. Tamamı ödenirse DASK daha yaygın olabilir. Dolayısıyla
bu tip afet durumlarında devlet yaptığı ödemelerin bir kısmını önceden almış
olur.
Bir de uyarıda bulunayım.
Deprem bölgesinde hurdaya çıkmış arabaları görüyorum. Derhal ve en kısa zamanda
bu arabalar kayıttan düşülmelidir. Aksi takdirde çenç (change) olabilirler. Ne
demek istediğimi anlayanlar anlamıştır.
Son olarak… Biz kayıt kuyut
işlerini pek sevmeyiz. Sevmeliyiz.
ARİF ATILGAN ŞUBAT 2023
http://atilganblog.blogspot.com/2023/02/deprem-uzerine-dusunceler-ulkemizin.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder