Köşe Yazısı
KENTTEN KÖYE GÖÇ
https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/i-stanbul-a-ta%C5%9Fra-etki-si
https://atilganblog.blogspot.com/2015/06/kentmektuplar-varoslar-arif-atlgan.html
https://atilganblog.blogspot.com/2014/08/fikirtepe-arif-atlgan-1950-ylndan.html
Üstteki LİNK’lerde
İstanbul’daki gecekondulaşmanın yani Köyden Kente göçün öyküsünü anlatmıştım.
Bu yazıda ise Kentten Köye göçü anlatmak istiyorum.
2020’lerden sonra…
Dünyayı saran covid salgını
dolayısıyla 2020 Mart ayı ile 2021 Nisan ayı arasında sokağa çıkma yasağı
getirilmişti. O dönemde bazı kişiler yazlıklarına gittiler. Oralarda zaman geçirmeyi
tercih ettiler. Bazıları devamlı kaldılar. Kentin kalabalığından uzak olmanın
tadını almışlardı.
Öteden beri kentten köye göç
olacağını düşünüyordum. Nitekim bu yıl bazı medya yayınlarında düşündüğüm şeyin
gerçekleşmeye başladığını okudum. Kentlerde yaşayanlar kalabalıktan ve
pahalılıktan kaçıyorlardı. Kentte yaşamak zordu artık. Sadece mali bakımdan
değil sosyal bakımdan da zordu. Eski komşu, arkadaş, esnaf yoktu artık. Herkes
her yerde zaman geçiriyordu. Zira kentin bir ucundan kolaylıkla diğer ucuna gidilebiliyordu.
Bundan 50 yıl önce Kırdan Kente
göç yaşanmıştı. Bu bilerek ve yöneterek gerçekleştirilmişti. Yazının başındaki
LİNK’lerde bunu anlattım. Şimdi ise tersine göç oluyor. Herkes bilmelidir ki bu
da bilerek ve yöneterek gerçekleşiyor. Günümüzdeki köylerde su, kanal ve
elektrik var. Hatta doğalgaz bile var çoğunda. Üstelik oralarda inşaat yapmak
için belediyeden ruhsat alınmıyor. Muhtarlıkla hallediliyor işler. Dolayısıyla
imar durumu vs olmadan yapılan binalar eski gecekonduların moderni gibi oluyor.
Bakın bakalım köylere… Gelişmiş gecekondu mahallesi gibiler. Bu durum
yetkililerin ilgisi veya ilgisizliğiyle ilgilidir. Benim ilgim başka…
İstanbul’u örnek alalım.
1950’lerde başlayıp 1980’lere
kadar süren köyden kente göç İstanbul’da varoş dediğimiz yerleşimler
oluşturmuştu. Daha sonra Tapu Tahsis Belgesi ve imar durumu verilmesi ile tüm
gecekondu alanları imarlı yerleşimler haline sokuldu. İstanbullu veya kentli
denilen sınıf yok oldu. Kentli-Köylü denebilecek bir topluluk oluştu. Bu yeni
insan kitlesi bugünlere geldi. Amaç onları eğitmek ve gerçek Kentli sınıfı yaratabilmek
olmalıydı bence. Yani kendi hakları kadar başkalarının haklarını da bilen ve
koruyan insanlar olabilmek.
Ama ne yapılıyor?..
Kentte yaşamayı zorlaştırarak o
insanlar köylere gönderilmek isteniyor. Çünkü İstanbul değerleniyor. Buraları yeniden
planlanacak. ‘Koruma’ amacı yerine ‘yenileme’ hatta ‘yeniden inşa etmek’ tercih
edilecek. Bunun bahanesi de hazır zaten. Deprem beklentisi dolayısıyla Kentsel
Dönüşüm yapmak. Yani insanın kanının değiştirilmesi gibi bir şey... Kentin kanı
ise orada yaşayanlardır.
Köylerde neler olacak pekiyi?
Öncelikle şunu bilmeliyiz.
Köydeki yaşam kentteki gibi değildir. Örneğin mesai saati yoktur. Siz inekleri
veya koyunları çayıra otlatmak için götürdüğünüzde mesai saatim doldu diyerek
dönemezsiniz. Sığırlar gün batımına kadar otlarlar. Dönüldüğünde önce sütleri
sağılır sonra sabaha kadar istirahat etmeleri sağlanır. Koyunlar ise akşam
sağılır, gece tekrar otlamaya çıkarılır dönüşte sabaha kadar istirahate
bırakılır. Sabah önce sağılır sonra otlamaya çıkarılır. Tarım vs de kendine
özeldir. Bunlar köylere özel şartlardır. Siz kentliyi köye soktuğunuzda oradaki
düzen bozulur. Nitekim kentten gelenlerin yoga, spor, etkinlik vs anlamında
başka faaliyetlerle ilgilendikleri yazılıp çizilmektedir. Köylü giderek onlara
uyacaktır. Dolayısıyla köy hayatı bitecektir. Ve… Köylü-Kentli bir sınıf
oluşacaktır.
Ayrıca kırlık alanlarda
fabrikalar, OSB’ler yapılması da bu dönüşümü hızlandırmaktadır.
Nitekim… Köylerin kaçak
yapılarla dolmaya başlaması buraların artık köy değil mahalle konumuna
girdiklerinin göstergesidir. Yöneticiler de bir süre sonra bu durumu kabul
edecek ve resmiyete dökeceklerdir. Sonuçta köyler tükenecektir.
Son yıllarda herkes D vitamini
satın almaktadır. Bedava D vitamini güneşte bulunur. Çayıra çıkmayan yani güneş
altında gezip güneş altındaki otları yemeyen hayvanlarda D vitamini olamamaktadır.
Ne ette ne sütte ne de yumurta da… Seralardaki sebze meyvede de farklı bir
durum yoktur. Neyse… Bu konuyu uzmanlarına bırakalım. Ama bilelim ki zararını
hep birlikte göreceğiz.
Elli yıl önce kentlerde
oluşturulan Kentli-Köylü insanları kentli yapamadan köylere gönderiyoruz. Bu
sefer de köylerde Köylü-Kentli bir sınıf yaratacağız.
Sonra da İstanbul’a yeni
gelenlere İstanbul daha pahalıya satılacak. Ben bunları 25 yıldır söylüyor ve
yazıyorum.
Köylere fabrikaların işçi
servis araçları yakışmamaktadır. Aksine sığırlar, koyunlar, kümes hayvanları,
çobanlar ve traktörler yakışmaktadır.
İstanbullu köylere
gönderilecek… İstanbul’a yeni sahipler gelecek... Başka kentlerde de sırası
geldikçe benzer şeyler olacak... Diğer yandan tarım ve hayvancılık fabrikasyon
hale sokulacak.
Kent Mücadelesinin dışında Köy
Mücadelesi de gerekecek sanırım. Ben başlatmış olayım…
ARİF ATILGAN 2024 ARALIK
https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/kentten-k%C3%B6ye-g%C3%B6%C3%A7
Her zamanki gibi güzel bir analiz yapmışsınız adaşım. Değişik ve öncü bir bakış açısıyla...
YanıtlaSilTeşekkürler Arif Bey.
YanıtlaSil