İstanbul İskeleleri
BEŞİKTAŞ İSKELESİ
Barbaros
Hayrettin Paşa (1478-1546) buradaki sahile gemilerini bağlamak için beş adet
taş sütun diktirmiş. Dolayısıyla çevreye önce Beştaş sonraları da Beşiktaş denmiş.
Meydandaki mezarı, Hicri 948 yılında (Miladi 1541-1542) Mimar Sinan (1490-1588)
tarafından türbe haline getirilmiş. 1944 yılında açılışı yapılan Barbaros Anıtı
ise türbenin karşısındadır.
Gelelim iskelenin öyküsüne…
1851 yılında türbeden dolayı
Hayrettin Önü denilen kıyıya ilk iskele ahşap olarak inşa edilir.
1855 yılında tamir edilir.
1884 yılında yıkılıp iskeleler
tamirat memuru Kirkor Efendi nezaretinde yeni bir iskele yapılır.
1887 yılında bu iskele de tamirat
geçirir.
1898 yılında denize doğru 10 metre
genişletilir.
1900 yılında genişletilen
kısım vapurlar yanaşırken sallanır, iki tarafına payandalar konur.
1908 yılında deniz tarafı
doldurulur. Ayrıca Mimar Ojiye’ye (Eugenie’ye) rıhtım inşa ettirilir.
1911 yılında Mimar Nafilyan
tarafından ilk beton iskele yapılır.
1913 yılında Mimar Ali Talat
Beyin eseri olan bugünkü iskele yığma bina olarak inşa edilir.
1919 yılında lodos dolayısıyla
iskelenin yan tarafındaki betonlar hasar görür. Mimar Nafilyan’ın raporu
doğrultusunda kalaslar döşenerek yolcuların emniyeti sağlanır.
1941 yılında denize dik üç
salonun öndeki revaklı bölümleri kapatılarak içeriye katılır.
1948 yılında üç salon
birleştirilir ve tek büyük bir mekân haline getirilir.
1970 yılında deniz
cephesindeki kulelerin üzerindeki kubbeler kırma çatıya dönüştürülmüş.
1979 yılında üst kat camlı
bölmelerle kapatılmış. Burası 1950’lere kadar düğün salonu, sonrasında ise önce
restoran daha sonra Denizcilik İşletmeleri emeklilerinin lokali olmuş.
1987 yılında iskelenin
restorasyonu yapılır.
Çocukluğumdan beri iskelenin
kara tarafındaki iki katlı iki binayı merak ederdim. Öğrendim ki onlar daha
sonra yapılmışlar. Ama nedenini ve tarihini bulamadım.
2022-2023 yıllarında İBB
Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı Kültürel Miras Koruma Müdürlüğü iskeleyi ele
alır. Kabullenilmiş değişiklikleriyle restore edilir. Üst katı kütüphane haline
getirilir.
1965-1970 arasındaki
üniversite yıllarımda Akaretlerdeki 56 sahası diye bilinen yerde futbol
oynardık. Orada şimdi BJK kulüp binası var. Yine o yıllarda Beşiktaş’taki Deniz
Müzesinin karşısında, adını anımsayamadığım bir kahvehaneye takılırdık. Hemen önü
Akaretler otobüs durağıydı. İçeride bilardo masaları da bulunurdu. İstanbul’un
iyi bilardocuları gelir, bazen turnuvalar yapılırdı. Bu kahvehane daha sonra
sahildeki iki katlı bir binaya taşındı. Hemen arkasında Özel Işık Mimarlık
Mühendislik Yüksek Okulu vardı.
Kahvehane ile Beşiktaş vapur
iskelesinin arasındaki kıyıdan Üsküdar’a dolmuş motorları kalkardı. Sandal
irisi yarı kapalı tekneler. 10-15 kişilikti sanırım. Hava yağışlıysa insanlar
kapalı bölüme sıkışırlardı. O yıllarda İstanbul bir milyonu geçmişti ama iki
milyon olmamıştı. Konuklarla olabilirdi ancak… 10 dakika kadar bir sürede
Üsküdar’a varılıyordu. Beşiktaş-Üsküdar arası vapur seferleri de vardı ama
seyrek saatlerde olduğundan pek kullanılmazdı. Geç saatlere kaldıysam Beşiktaş’tan
Üsküdar’a geçmeyi tercih ederdim. Karaköy’den son vapur 23.30 da kalkıyordu
çünkü.
O yıllar… Bir gece saat 24.00
den sonra… Sömestr sonu. Proje teslim zamanı... İki arkadaş Üsküdar’a geçmek
için motora bindik. Hava soğuk ve de sinir eden bir yağış var. Herkes kapalı
kısma sıkışmış. Motorun kaptanı tekneyi önce Karadeniz istikametine akıntıya
karşı sürüyor. Sonra akıntıyla birlikte Üsküdar kıyısına getiriyor. Sınıf arkadaşım
Mustafa’yla birlikteyiz. Fatih’te oturuyor aslında. Anadolu yakasında bir
yakınına gidiyordu. Üsküdar’da motordan indik. Gece… Meydan bomboş... Teknede
tek kadın yolcu var. Bizden büyük. O önce indi. Biraz ileride beklemeye başladı.
Yanından geçerken “Çocuklar” dedi. Durduk. “Sizi bekledim. Ortalıkta her tip insan
var bu saatte. Beni evime bırakır
mısınız?”. Şaşırdık. Haklıydı aslında. “Olur” dedik. Nalburların bulunduğu
Uncular Sokağı’nın yukarısındaydı evi. Yani o saatler için gerçekten uzun ve
sakıncalı bir mesafe… Teknedeki bazı tiplerin bakışlarından rahatsız olmuş.
Bizi güvenilir bulmuş. Apartmanının önünde bıraktık. Nasıl teşekkür edeceğini
bilemiyordu. Biraz zaman kaybımız olmuştu ama iyi bir şey yapmıştık. Tekrar
Üsküdar meydanına döndük ve Kadıköy dolmuşuna bindik.
Üsküdar-Beşiktaş Dolmuş Motoru
Günümüzde… Deniz kıyısındaki
kahvehanenin yerinde bir kafe var. Özel Işık Mimarlık Mühendislik Yüksek Okulu’nun
yerinde de bir vakfa ait Bahçeşehir Üniversitesi... Beşiktaş-Üsküdar arasında
300-500 kişilik gemi yavruları çalışıyor artık. İstanbul’un nüfusu On beş
milyonu geçmiş. Konuklarıyla yirmi milyon… Bugünün kadınları geceleri yalnız geziyor.
Zaten her saat her yerde insan kalabalığı var bu zamanda…
İskeleyi anlatırken anılara
daldık. Hey gidi günler… Denmez mi?
ARİF ATILGAN 2024 KASIM
https://atilganblog.blogspot.com/2024/11/iskeleler-besiktas-iskelesi-barbaros.html
Arif Bey,
YanıtlaSilKaleminize sağlık...
Yazılarınızın her biri şehrin tarihine bir başka dokunuş...
Teşekkür ederim Hasan bey.
Sil