10 Aralık 2024 Salı

 Köşe Yazısı

KENTTEN KÖYE GÖÇ

https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/i-stanbul-a-ta%C5%9Fra-etki-si

https://atilganblog.blogspot.com/2015/06/kentmektuplar-varoslar-arif-atlgan.html

https://atilganblog.blogspot.com/2014/08/fikirtepe-arif-atlgan-1950-ylndan.html

Üstteki LİNK’lerde İstanbul’daki gecekondulaşmanın yani Köyden Kente göçün öyküsünü anlatmıştım. Bu yazıda ise Kentten Köye göçü anlatmak istiyorum.

2020’lerden sonra…

Dünyayı saran covid salgını dolayısıyla 2020 Mart ayı ile 2021 Nisan ayı arasında sokağa çıkma yasağı getirilmişti. O dönemde bazı kişiler yazlıklarına gittiler. Oralarda zaman geçirmeyi tercih ettiler. Bazıları devamlı kaldılar. Kentin kalabalığından uzak olmanın tadını almışlardı.

Öteden beri kentten köye göç olacağını düşünüyordum. Nitekim bu yıl bazı medya yayınlarında düşündüğüm şeyin gerçekleşmeye başladığını okudum. Kentlerde yaşayanlar kalabalıktan ve pahalılıktan kaçıyorlardı. Kentte yaşamak zordu artık. Sadece mali bakımdan değil sosyal bakımdan da zordu. Eski komşu, arkadaş, esnaf yoktu artık. Herkes her yerde zaman geçiriyordu. Zira kentin bir ucundan kolaylıkla diğer ucuna gidilebiliyordu.

Bundan 50 yıl önce Kırdan Kente göç yaşanmıştı. Bu bilerek ve yöneterek gerçekleştirilmişti. Yazının başındaki LİNK’lerde bunu anlattım. Şimdi ise tersine göç oluyor. Herkes bilmelidir ki bu da bilerek ve yöneterek gerçekleşiyor. Günümüzdeki köylerde su, kanal ve elektrik var. Hatta doğalgaz bile var çoğunda. Üstelik oralarda inşaat yapmak için belediyeden ruhsat alınmıyor. Muhtarlıkla hallediliyor işler. Dolayısıyla imar durumu vs olmadan yapılan binalar eski gecekonduların moderni gibi oluyor. Bakın bakalım köylere… Gelişmiş gecekondu mahallesi gibiler. Bu durum yetkililerin ilgisi veya ilgisizliğiyle ilgilidir. Benim ilgim başka…

Günümüzde Bir Köy

İstanbul’u örnek alalım.

1950’lerde başlayıp 1980’lere kadar süren köyden kente göç İstanbul’da varoş dediğimiz yerleşimler oluşturmuştu. Daha sonra Tapu Tahsis Belgesi ve imar durumu verilmesi ile tüm gecekondu alanları imarlı yerleşimler haline sokuldu. İstanbullu veya kentli denilen sınıf yok oldu. Kentli-Köylü denebilecek bir topluluk oluştu. Bu yeni insan kitlesi bugünlere geldi. Amaç onları eğitmek ve gerçek Kentli sınıfı yaratabilmek olmalıydı bence. Yani kendi hakları kadar başkalarının haklarını da bilen ve koruyan insanlar olabilmek.

Ama ne yapılıyor?..

Kentte yaşamayı zorlaştırarak o insanlar köylere gönderilmek isteniyor. Çünkü İstanbul değerleniyor. Buraları yeniden planlanacak. ‘Koruma’ amacı yerine ‘yenileme’ hatta ‘yeniden inşa etmek’ tercih edilecek. Bunun bahanesi de hazır zaten. Deprem beklentisi dolayısıyla Kentsel Dönüşüm yapmak. Yani insanın kanının değiştirilmesi gibi bir şey... Kentin kanı ise orada yaşayanlardır.

Köylerde neler olacak pekiyi?

Öncelikle şunu bilmeliyiz. Köydeki yaşam kentteki gibi değildir. Örneğin mesai saati yoktur. Siz inekleri veya koyunları çayıra otlatmak için götürdüğünüzde mesai saatim doldu diyerek dönemezsiniz. Sığırlar gün batımına kadar otlarlar. Dönüldüğünde önce sütleri sağılır sonra sabaha kadar istirahat etmeleri sağlanır. Koyunlar ise akşam sağılır, gece tekrar otlamaya çıkarılır dönüşte sabaha kadar istirahate bırakılır. Sabah önce sağılır sonra otlamaya çıkarılır. Tarım vs de kendine özeldir. Bunlar köylere özel şartlardır. Siz kentliyi köye soktuğunuzda oradaki düzen bozulur. Nitekim kentten gelenlerin yoga, spor, etkinlik vs anlamında başka faaliyetlerle ilgilendikleri yazılıp çizilmektedir. Köylü giderek onlara uyacaktır. Dolayısıyla köy hayatı bitecektir. Ve… Köylü-Kentli bir sınıf oluşacaktır.

Ayrıca kırlık alanlarda fabrikalar, OSB’ler yapılması da bu dönüşümü hızlandırmaktadır.  

Nitekim… Köylerin kaçak yapılarla dolmaya başlaması buraların artık köy değil mahalle konumuna girdiklerinin göstergesidir. Yöneticiler de bir süre sonra bu durumu kabul edecek ve resmiyete dökeceklerdir. Sonuçta köyler tükenecektir.   

Son yıllarda herkes D vitamini satın almaktadır. Bedava D vitamini güneşte bulunur. Çayıra çıkmayan yani güneş altında gezip güneş altındaki otları yemeyen hayvanlarda D vitamini olamamaktadır. Ne ette ne sütte ne de yumurta da… Seralardaki sebze meyvede de farklı bir durum yoktur. Neyse… Bu konuyu uzmanlarına bırakalım. Ama bilelim ki zararını hep birlikte göreceğiz.

Elli yıl önce kentlerde oluşturulan Kentli-Köylü insanları kentli yapamadan köylere gönderiyoruz. Bu sefer de köylerde Köylü-Kentli bir sınıf yaratacağız.   

Sonra da İstanbul’a yeni gelenlere İstanbul daha pahalıya satılacak. Ben bunları 25 yıldır söylüyor ve yazıyorum.

Köylere fabrikaların işçi servis araçları yakışmamaktadır. Aksine sığırlar, koyunlar, kümes hayvanları, çobanlar ve traktörler yakışmaktadır. 

İstanbullu köylere gönderilecek… İstanbul’a yeni sahipler gelecek... Başka kentlerde de sırası geldikçe benzer şeyler olacak... Diğer yandan tarım ve hayvancılık fabrikasyon hale sokulacak.

Kent Mücadelesinin dışında Köy Mücadelesi de gerekecek sanırım. Ben başlatmış olayım…

ARİF ATILGAN 2024 ARALIK

 https://atilganblog.blogspot.com/2024/12/yazs-kentten-koye-goc-httpsarifatilgan.html

https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/kentten-k%C3%B6ye-g%C3%B6%C3%A7