10 Haziran 2017 Cumartesi

Kent Öyküleri

ÖKÜZ ARABASI
Arif Atılgan

Öküz arabası 19. Yüzyıldan kalma bir araçtır. İlk şekli kağnı denilen iki tahta tekerlekli arabadır. 20. Yüzyılda dört tekerlekli hale getirilmiştir.

Önde, arabayı çekecek öküzlerin iki yanına getirileceği Omuz denilen uzun bir ağaç vardır. Omuz ön dingile Y şekline gelerek iki taraftan bağlanır. Omuzun önünde öküzlerin boyunlarının geçeceği Boyunduruk vardır. Arabanın ön dingili hareketli, arka dingili sabittir. Ön ve arka dingili ortadan bağlayan Kuyruk isimli kalın bir ağaç üzerine yatay olarak Taban Tahtası, iki yanına Kanat Tahtaları monte edilir. Araba yüklendiğinde kanatlar iki yana ayrılmasın diye Kanat Tahtaları ortadan bir zincirle birbirine bağlanır. Çocuklar arkaya da uzanan Kuyruğa binmekten çok hoşlanırlar. Tekerleklerin dışında demir çember bulunur. Yokuş aşağı inerken fren olarak kullanılan Köstek denilen bir nevi ‘demir pabuç’ tekerleklerden birinin altına sıkıştırılır. Bir de arka dingile asılı yağ kutusu vardır. Tekerlekleri, dingili yağlamak için.

                                                  Öküz Arabası (İnternetten)

Öküzlere gelince. Boğa erkek sığırdır. Azgın ve güçlüdür. Boğanın yumurtalıkları bir operasyonla alınır. Bu operasyona Burmak denir. Burulan boğa öküz olur. Öküz artık güçlü ama azgın değildir.

Öküzlerin boyunlarının Boyunduruğa geçirilerek arabayı çekecek duruma getirilmesine ‘koşulması’ denir. Arabaya koşulan öküzlerin sürülmesi de ilginçtir.

Onlarda dizgin yoktur. Önde, ikisinin boynuzlarına bağlı ipi tutup yayan çekerek götürülür ki buna Yedeklemek denir. Ya da arabaya oturarak sürülür. Bu durumda ‘Deh’ deyince öküzler yürür ‘Oha’ deyince dururlar. Arabayı sağa sola döndürmek için ise hangi yöne dönecekseniz diğer yandaki öküzü dürtmeniz gerekir. Dürtülen öküz hızlandığı için araba diğer tarafa döner. Dürtme işi de Üvendire denilen ucunda minik çivi olan sopa ile olur. Sopayla sırtına vurmak hayvanın yaralanmasına sebep olur. Üstelik onu fazla hissetmez. Üvendirenin ucundaki sivrilik sağrısına hafif dokununca onu hisseder.

Öküz arabası at arabası gibi hızlı değildir ama daha ağır yük taşıyabilir. Özellikle odun, çalı, saman gibi yüksek havaleli yükleri kolay taşırlar. Öküzler o kadar güçlüdür ki araba devrilir onlar devrilmez.

Yalova’da Hacı Mehmet Köyü baba tarafımın Drama’dan gelip yerleştiği köy. 1970 li yıllara kadar her evin bahçesinde öküz veya at arabası bulunurdu. Amcamların da vardı. Çok binmişliğim vardır.

Bizim öküzlerin beyaz olanının adı Gökçe, siyah olanının adı Arap’tı. Amcamlar dönüşlerde bir taraftakini Üvendireyle dürtmekten çok adını söyleyip onu hızlandırırlardı. Örneğin Gökçe’nin tarafına dönülecekse Arapgâh, Arap’ın tarafına dönülecekse Gökçegâh diye bağırırlardı.

Bir gün öküz arabasıyla köyden Kamber Babaya gidiyoruz. Kamber Baba yolu dar ve iki yanı böğürtlenliktir. Hayvanlar gideceği yeri bilirler, kendileri giderler. Araba o kadar yavaştır ki arada iner böğürtlen toplar yeniden binebilirsiniz.  Zaten Kanat Tahtaları da takılmamıştı o gün. Büyük amcamlaydık. Amcam arabanın gıcırtılı ritmiyle tatlı bir uykuya dalmıştı. Ben de merakla öküzleri, arabanın gidişini izliyordum. Ancak yol bir ara böğürtlenlerin olmadığı bölüme gelmişti. Hayvanlar da nasıl olduysa huylanmışlar yoldan çıkıp araziye doğru gitmeye başlamışlardı. Şaşırmıştım. Bütün sürüş tekniklerini bilmeme rağmen kendimi öküzlere dinletemiyordum. Üvendireyle dokunmam, Gökçegâh diye bağırmam para etmiyordu. Tek yapılacak şey inip önlerine geçip boyunduruğu tutmak ve yedeklemekti. Bunu yapmaya da korkuyordum. Hem hayvanlara hâkim olamam diye hem de tos vurma huyu olan Araptan çekindiğim için. Amcama bağırıyor uyandıramıyordum. Neyse ki sonunda sarsıntıdan uyanmıştı. Hemen yere atlayıp boyunduruğu tutmuş ve arabaya hâkim olmuştu.

                                  Yolun Bugünkü Hali (Mıcır Dökülse Daha İyi Olurdu)

Bir gün ben de bu işi başaracağım diye geçirmiştim içimden.

Yıl 1950 lerin sonları. İlkokul yaşlarım.

Küçükken yazları 1-2 haftalığına beni ve kardeşimi Köye bırakırlardı tatil niyetine. Çok severdik. İskeleye 5km mesafedeki Köyde su, elektrik yoktu.

Şimdi torunum geliyor Yalova’ya Bize bazen. O da dönmek istemiyor. Artık doğal gaz bile var.

Bugün Yalova’daki evimden bu araziyi izleyebiliyorum. O yılları anımsıyorum. 

Yolun o bölümleri hala aynı duruyor.. Umarım Yalova’nın köylerine imar gelmez. Bizler de anılarımızı yaşar, anlatır, yaşatırız.
ARİF ATILGAN HAZİRAN 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder