20 Haziran 2017 Salı

Kent Öyküleri


KÖYDE ATA BİNMEK
Arif Atılgan

1960 lı yılların başları. 12-13 yaşlarım. O yıllarda İstanbul’un ilçesi olan Yalova’nın Hacı Mehmet Köyündeyim. Köy iskeleye 5 km mesafede. Elektrik-su yok. İçme suyu Paşa Köyden, kullanma suyu Safranlı Deresinden taşınıyor. Safranlı Deresi Hacı Mehmet ile Safran Köylerinin arasından geçip Yalova merkezden denize dökülen derenin adı. Biz o yıllarda Koca Dere derdik.

Küçük amcamın eşi olan yengemle su almak için at ile Safranlı Deresine gitmiştik. Atın semerinin iki yanına güğümler yüklenmişti. Yengem Beni oturttuğu atı yedeğinde, yani yularını tutup önünde yürüyerek, götürüyordu. Güğümleri doldurup aynı şekilde eve dönmüştük.

Evde atın yükünü indirdikten sonra semerini de çıkaran yengem, onu yedeğimde mandıraya götürmemi istedi. Mandıra köyün dışındaydı. Oraya sabahtan giden ortanca amcamın atı çayıra uzun urganla bağlayıp otlamasını sağlayacağını söyledi. Binerek gitmek istememe karşı çıkmış, ‘Yol engebeli. Düşersin. Zaten çıplak ata binmek tehlikeli.’ demişti.

Atın yularını tutup yola çıktım. Yoldaki bozuk kısımları geçmiştim. Fırsatı kaçırmak istemiyordum. Tümsek bir yerden atın üzerine atlayıverdim. Sırtı popoma fena batıyordu ama at sürmenin keyfi başkaydı. Bazen yavaş bazen hızlı gidiyordum. At hızlandıkça üzerinde hopluyordum, hopladıkça da popom fena acıyordu. Düşmemek için ayaklarımı iki yanından gövdesine sımsıkı sarmıştım.

Mandıraya yaklaştığımızda 3 çoban köpeğimiz koşarak bizi karşılamaya gelmişlerdi. Sarı, Duman ve Kancık isimli köpeklerimiz.. Ancak keyifle gelen köpekler atın üzerinde Beni gördüklerinde sinirlendiler ve havlamaya başladılar. Her zaman bu şekilde amcalarımı karşılamaya alıştıklarından olacak Beni görünce şaşırmışlardı. Zıplayıp ayaklarımı ısırmaya çalışıyorlardı. Ayaklarımı atın üzerine çekip amcama bağırmaya başladım. O da mandıranın üst tarafındaki incir ağacının gölgesinde uyuya kalmış. Zor uyandırdım bağıra bağıra.

                                     Mandıranın Bulunduğu Bölge

Amcam gözlerini ovuşturarak geldi, köpekleri kovaladı, beni indirdi ve atı bağlamaya götürdü. Ben de yürüyerek geriye döndüm.

Sonradan düşünüyorum. Yedekleyip götürseydim belki de kendi köpeklerimiz bana kötülük yapacaklardı. Yaramazlık yapmakla tehlikeden kurtarmıştım kendimi.

Bugün artık köyde su-elektrik var. Köylüler dereden su kullanıldığını anımsamıyorlar. Hâlbuki çamaşır bile derede yıkanırdı.

Sıra geldi yazıyı yazmaktaki amacıma.

Bugün mandıra yerinde yok ama yol ve çevre hala eskisi gibi. Talebimi tekrarlayayım. Yalova’da köylere imar gelmesin. 
ARİF ATILGAN HAZİRAN 2017


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder