13 Temmuz 2015 Pazartesi


Kent Mektupları



5. MURAD KÖŞKÜ
Arif Atılgan
5. Murad 1840-1905 yılları arasında yaşamış, 30 Mayıs 1876 ile 31 Ağustos 1876 tarihleri arasında 93 gün süre ile en kısa dönem padişahlık yapmış bir sultandır.  Babası Abdülmecid, amcası Abdülazizdir. Amcası Abdülaziz’in padişahlıktan devrilmesiyle tahta çıkarılmış ancak Abdülaziziz’in ve sarayın paşalarından Hüseyin Avni Paşa’nın öldürülmesi olaylarından dolayı akli dengesi bozulmuş ve şeyhülislamın da fetvası ile padişahlığına son verilmiştir. Kendisinden sonra yerine geçen kardeşi 2. Abdülhamid, 5. Murad’ı Çırağan Sarayına kapatmıştır. 5. Murad o yıllarda Sarayın harem dairesi olan bugün ise Beşiktaş Anadolu Lisesi olarak kullanılan binada yaşamıştır.1905 de burada ölmüş, Yeni Cami Hatice Turhan Sultan Türbesine ek olarak, saray kadınları için inşa edilen Cedid Havatin (Yeni Kadınlar) Türbesine annesi Şevkefza Kadın Efendinin yanına defnedilmiştir. 5. Murad Namık Kemal, Ziya Paşa gibi şairlerle fikir alışverişinde bulunan, Fransızca, Farsça, Arapça bilen, piyano çalan, beste yapan, eğitimli, nazik bir insanmış. Yurt dışına seyahate çıkan ilk padişah olan Abdülaziz ile birlikte O da Avrupa’ya gitmiş ve bu seyahat kendisine yeni bir kimlik kazandırmıştır. Paris’te yaşayan gazeteci- yazar Kenize  Murad 5. Murad’ın torununun kızıdır.
Abdülaziz ve Murad veliahtlıklarını Kadıköy’de geçirmişlerdir. Aslında Abdülaziz Padişah Abdülmecid’in kardeşi olması dolayısıyla veliaht, Murad ise oğlu olması dolayısıyla şehzadedir. O zamana kadar şehzadeler Sarayın dışında yaşayamazlardı. 3. Mehmed (1595-1603) zamanından önce sancaklara gönderilen şehzadeler, 3. Mehmet’ten itibaren oralarda güçlenip taht kavgalarına girişmemeleri için Sarayda düzenlenmiş dairelerde gözaltında yaşatılmışlardır. Abdülmecid’in, kardeşi veliaht Abdülaziz ve oğlu şehzade Murad için bu özgürlüğü tanıması Osmanlıda 250 yıl süren olumsuz bir geleneğin sonlanması demek olmuştur. Daha sonra 1908 yılındaki 2. Meşrutiyetin ilanı ile bu geleneğe resmen son verilmiştir.  

Abdülaziz ve Murad Efendiler daha sonra tahta çıkmaları dolayısıyla Kadıköy’ün ev sahipliği yaptığı iki Osmanlı padişahıdırlar. Onların dışında Kadıköy’de yaşamış ama padişah olmamış başka şehzadeler de vardır. 5. Mehmed Reşad’ın büyük oğlu şehzade Ziyaeddin Efendi’nin İbrahimağadaki , 2. Abdülhamid’in büyük oğlu şehzade Mehmed Selim Efendinin Erenköy’deki, ikinci oğlu şehzade Abdülkadir Efendinin Feneryolundaki köşklerinde yaşadıkları bilinmektedir. Bunlardan sadece şehzade Ziyaddein Efendi’nin İbrahimağa’daki köşkü bugüne gelebilmiştir. Mimarlara Mektup dergisinin Şubat 2011 sayısındaki yazımda anlattığım bu köşkün değeri bilinmelidir.  

Aslında Abdülaziz ve Murad’ın birlikte yaşadıkları Kurbağalıdere Köşkü ismiyle bilinen yapı Hasanpaşa’da şimdiki İETT Deposunun bulunduğu alanın biraz üst taraflarındadır. Köşkün bahçe kapısı buradadır. Altunizadede de av köşkü bulunan Abdülaziz 1861 yılında padişah olunca Kurbağalıdere Köşkü ve arazisini Murad’a bırakmıştır. Ancak Murad burada oturmamış ve1864 yılında Abdülaziz’in kendisine tahsis ettiği derenin üst tarafındaki arazinin tepelik kısmına bir köşk yaptırmıştır. İnşaat ve mimarlığı seven Murad, köşkten başka buraya hizmetkârlar ve haremdekiler için binalar, hamam, av köşkü de inşa ettirmiştir. Kaynaklarda bütün inşaat işlerini 43627,5 Osmanlı Altınına mal ettiği yazılmaktadır. Okuduklarımdan anlayabildiğim kadarıyla esas bina olan selamlık dairesi o yıllarda İstanbul’un en güzel köşkü olarak gösterilmektedir. O derece ki bir gün Padişah Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Sultan bu köşkü merak etmiş ve görmeye gelmiştir. Köşkte altın yaldızlı ceviz kapılar, bugün kristal olarak bildiğimiz billurdan merdiven parmaklıkları, yatak odasında duş tertibatı bulunmaktaydı. Zevkli döşenmiş olan üç katlı binada salonların yanında üçer yatak odası yer almakta idi. Ayrıca içeride kullanılan eşyalar, duvarlardaki süslemeler ve tabloların çok değerli ve zevkli oldukları yazılmaktadır. İki katlı Av Köşkünde ise salonların yanında ikişer oda bulunmakta idi. Burada Tahir Efendi hattı ile yazılmış bir levhada  ‘Ya Hazreti Fatih Adli Cihan/ Ruhul Âlem… Mahmud Han’ yazılı idi.

1950 yılına kadar bomboş olan çevrede tek başına bulunan köşk ve ek binaları Kurbağalıdere’nin taşma alanları dolayısıyla adeta deniz manzaralı bir konumda imiş. O yıllarda buralarda kış mevsiminde kurtların insan parçaladığı kitaplarda yazmaktadır.

 5. Murad Köşkü ( Bizans Metropolünde İlk Türk Köyü Kadıköy /Dr Müfid Ekdal )

Köşkte 1908 yılında 2. Meşrutiyetin ilanından sonra 5. Murad’ın oğlu Selahaddin Efendi yaşamıştır. Araziye buğday ekildiği, daha sonra çilek, bamya yetiştirildiği, bahçede ise yetişmiş akasya, kestane ağaçları bulunduğu anlatılmaktadır.1927 yılında Süheyl Ünver burada yaptığı tespitte binaların harap bir şekilde içersindeki eşyaları ile birlikte var olduklarını ifade etmektedir. 1928 yılında eşyalar müzayede de satılmış, içinde kalmış olan billurdan yapılmış merdiven trabzonları, tokmakları vs leri çalınmıştır. Köşk, cumhuriyet sonrasında bir süre darüleytam yani yetim yurdu olarak kullanılmışsa da sonraki yıllarda çok tenha olan yörede yalnız kalmış yok olmuştur.

İETT Deposunun yakınındaki bahçe kapısının taştan örülmüş çerçevesi günümüze gelebilmiştir. 1998 yılında, İBB tarafından kaybolan ahşap kapı kanatlarının yerine duvar örülmüş ve burası çeşme haline getirilmiştir. Eski Hasanpaşalılardan dinlediğime göre, 1950 li yıllara kadar bu bahçe kapısının arka taraflarında güreş müsabakaları yapılırmış. İETT deposunun bulunduğu yere de burada bulunan ulu çınarlardan dolayı Çınar Altı denilirmiş. Çınarların altında bir kır kahvesi bulunur, alanda da orta oyunu, cambaz gösterileri yapılırmış.

 Köşkün Çeşmeye Çevrilmiş Kapısı

Gazi Muhtar Caddesi ile Minibüs Caddesinin kesiştiği noktanın karşısında Köşk arazisi içersinde bir kuyu bulunmaktadır. O yıllarda üzerinde çıkrık bulunan ve çevrede yaşayan insanlara oldukça yararı olduğu belli olan kuyu bugün biraz alçakta kalmaktadır. Çevreye bu kuyudan dolayı Kuyubaşı denilmiştir. Kuyunun yanında bulunan, 5. Murad Köşküne ve çevresine su veren tesisata ait olan ve köşke giden suyun basıncını ayarlamaya yarayan su terazisi de bu köşkten günümüze kalmış tarihi bir parçadır.

 
                           Su Terazisi ( Arkasında Kuyu Bulunmaktadır )

5. Murad Köşkü ve yanındaki binalardan günümüze sadece hamam binasının kalıntısı kalabilmiştir. Hamam kalıntısının bugün arazide yerleşmiş olan Marmara Üniversitesi tarafından restore edileceği açıklanmıştır. Bu açıklamada Hamamın restore edildikten sonra Sanat Merkezi olarak kullanılacağı ifadesi mutluluk vericidir. Zira Kadıköy’de yaşamış olan bir padişahtan günümüze kalmış tek parçanın değerlendirilmesi önemlidir. Öte yandan o yıllarda kullanılmış olan kuyu, su terazisi ve çeşmeye dönüştürülen bahçe kapısının da daha dikkat çekici hale getirilerek değerlendirilmesi yararlı olacaktır.

          
                                 5. Murad Köşkü Hamamı Kalıntısı

5. Muradın burada yaşamasından dolayı Feneryolunda karakol, okul gibi tesislere onun adı verilmiş, ayrıca arazinin hemen önünden geçen caddeye Saray Önü Caddesi denilmiştir. Yine orada Murad Paşa isimli bir cadde de bulunmaktadır.

Köşkün arazisine önce 1960 lı yıllarda Eğitim Enstitüsü, sonra 1970 li yıllarda SSK Hastanesi inşa edilmiştir. Burada kurulan Eğitim Mahallesine adını veren Eğitim Enstitüsü daha sonraki yıllarda yerini Marmara Üniversitesi Kampusuna, SSK Hastanesi ise SGK Hastanesine terk etmiştir. Bu gün Köşkün arazisinin içersinde üniversite ve hastanenin dışında yerleşimler de yer aldığı için alanını hesap edebilmek oldukça zor olmaktadır.

Bu araziyi ilk gördüğümde 1950 li yılların sonlarında ilkokul çağlarında küçük bir çocuk idim. Evdekilerden habersiz, bir arkadaşımla Kurbağalıdere’nin ilk çıktığı yeri keşfetme macerasına çıkmıştık. Önce semtimiz olan Yeldeğirmeni’nden Hasanpaşa’ya kadar yürüyerek gelmiştik. Burada, Gazhanenin karşısındaki köprüyü geçtikten sonra solda şimdiki E5 istikametinde ve sağda şimdiki minibüs caddesi istikametinde uzanan bomboş büyük bir arazi bulunmakta idi. Dereyi takiben sola doğru biraz gittikten sonra başıboş köpekler görmüş, korkmuştuk. Ama derenin de sonunun oralarda bulunmadığını anlamıştık. Köprüden sağ tarafa doğru baktığımızda ise şimdiki minibüs caddesine kadar büyük bir çayırın bulunduğunu fark etmiştik.5. Murad Köşkünün bahçesi olan bu geniş alan için ilk tepkim ‘deniz gibi’ benzetmesi yapmak olmuştu. Sonuçta büyük boşluklar bizi ürkütmüştü ki evlerimizden uzaklaştığımızı anlamış ve hemen geriye dönmeye karar vermiştik.

5. Murad uzun süre Kadıköy’de yaşamış bir padişahtır. O yıllarda Köşkünün çevresi çok tenha ve ıssız yerlerdir. Ancak Köşk atları, arabaları, çalışanları ile çevreye büyük bir canlılık vermiş ve insanlara burada bir Osmanlı yaşantısı olduğunu hissettirmiştir. Bu sebepten olsa gerek çevredeki halk bu köşkü daima Sultan Murad’ın Sarayı olarak kabul etmiştir. Buradaki üniversite ve hastaneyi kullananlar eski bir sarayın bahçesinde bulunduklarını bilmelidirler. Kadıköylüler ise bu gün izleri kaybolmuş bile olsa, geçmiş zamanda ilçelerinin bir Osmanlı Padişahına ve Sarayına ev sahipliği yaptığının farkına varmalıdırlar.
ARİF ATILGAN MİMDAP AĞUSTOS 2012











1 yorum:

  1. Thanks you! Released post very spectacular!
    Teşekkürler! Oldukça harika görünüyor. Çok güzel yazı olmuş. Tek kelimeyle harika! Ne desem bilemedim. Yapay Zeka Mühendisliği adı altında ilk ve tek yapay zeka platformuyuz. Vay canına. Oldukça iyi.
    Türkiye Yapay Zeka
    Best Regards!

    YanıtlaSil