İskeleler
RUMELİ HİSARI
İSKELESİ
Rumelihisarı Mahallesi Sarıyer
ilçesine bağlı olup adını Rumeli Hisarı’ndan almıştır. Kuzeyinde Baltalimanı,
güneyinde Beşiktaş’a bağlı Bebek, batısında yine Beşiktaş’a bağlı Etiler, doğusunda ise İstanbul Boğazı bulunur. Nüfusu
9244’dür.
Rumeli Hisarı İskelesi
mahallenin iskelesi olduğu için adını mahalleden almış olmalıdır. Ama sonuçta
mahalle de iskele de adlarını Hisardan almışlar.
Hisar, Bebek tarafındaki
Kayalar Burnu ile Baltaliman tarafındaki Baltalimanı Burnu arasındadır. Kayalar
Burnu önündeki akıntıya Kayalar veya Rumelihisarı akıntısı, Baltalimanı
önündeki akıntıya Şeytan akıntısı denirmiş. Şehir Hatlarına ait eski bir
bilgide Bizans döneminde burada bulunan Let isimli kalenin hapishane olarak
kullanıldığı yazılmış. Rumeli Hisarı Anadolu Hisarı’nın karşısındadır. 700m
olan iki hisar arası boğazdaki en kısa mesafedir.
Fatih Sultan Mehmet, Hisarı
1452 yılında inşa ettiriyor. 30000m2 civarı bir alana sahiptir. Amacı, Bizans’ı
kuşattığında onlara Karadeniz’den gelecek yardımları önlemektir. Hisarın inşaatı
4 ayda bitiriliyor. Üç büyük kulesini Saruca Paşa, Zağanos Paşa ve Halil Paşaya
yaptırıyor. Kulelere onların adını veriyor. Kayıtlarda 2000’in üzerinde işçi
çalıştığı yazılmış. Tarihte Kulle-i
Cedide, Yenice Hisar, Boğazkesen Hisarı adlarıyla anılmış. Hisar fetih sonrası
bir süre hapishane olarak kullanılmış. 1509 depreminde büyük hasar görmüş.
Onarılmış. 1746 yılında çıkan yangın ahşap bölümleri harap etmiş. 3. Selim
(1789-1807) döneminde onarılmış. Ancak kulelerin üzerindeki ahşap külahlar yok
olunca kale içi küçük ahşap evlerle dolmuş. Hisarın üst tarafındaki arazide
bulunan Şehitlik Tepesinin denizden yüksekliğinin 140 metre olduğu yazılır.
Hisar, Kuleleri Restore Edilirse Gerçeğine Dönecek..
Sultan 2. Mehmet (Fatih) zamanında
inşa edilen Hacı Kemalettin Cami 1746 yılında 2. Mahmud zamanında yeniden inşa
edilmiş... Ali Pertek Cami 17. Yüzyılda yapılmış. 1960’larda yeniden inşa
edilmiş… Surp Santuht Ermeni Kilisesi de 1856’da yapılmış… Kırmızı tuğlalı
Yusuf Ziya Paşa Konağı ise Perili Köşk adıyla tanınmıştır... Fatih’in
gemilerini yapmak için çok ağaç kesen Kaptan-ı Derya Süleyman Beyin lakabı
Balta olmuş. Ondan dolayı buraya Baltalimanı denmiş... Rumeli Hisarı’nın
ortasındaki Boğazkesen Mescidi 18. Yüzyılda yıkılmış sadece minaresi kalmış... Boğaz
Köprüsü tarafındaki Müşir Zeki Paşa Yalısının mimarı Alexandre Valluary’dir… Kalenin
üst tarafında Tevfik Fikret’in (1867-1915) evi bulunur…
1953 yılında Hisarda onarım
çalışmaları başladığında kale içindeki evler kamulaştırılarak ortadan
kaldırılmış. 1950’li yıllarda Açıkhava tiyatrosu yapılmış. 1989 yılında amfi tiyatroya çevrilmiş, 2008 yılına kadar burada konserler verilmiş, tiyatro
oyunları oynanmıştır. 2009 yılında
ilgili Koruma Kurulu mescidi ve çevresini tescil ediyor, 2013 yılında
restorasyon için ruhsat alınıyor ve 2015 yılında mescidin inşası tamamlanıyor.
İskeleye gelirsek…
1851 yılında Rumelihisarı
İskelesi Mektepönü denilen yere inşa edilmiş.
1890 yılında yıkılarak yeniden
inşa edilir.
1910 yılında o da yıkılarak
kalfa Kirkor Ustaya yeniden yaptırılır.
İskelenin
tüm alanı 233.09 m2, açık alanı 177.86 m2, kapalı alanı 37.08 m2’dir. Yanaşma
yeri uzunluğu 14.30 metre, su derinliği 6.50 metre, denizden ortalama
yüksekliği 1.15 metre civarındadır.
Rumelihisarı
İskelesi Galata Köprüsü’nden 6.2 deniz mili ( 11.5 kilometre ) mesafededir. Şirket
vapurları köprüden bu iskeleye 30 dakikada ulaşırlar.
1991
yılında Rumelihisarı İskelesinin işlevine son verilmiş. İskele binası restoran yapılmış.
1975 yılının haziran ayı… Eşimle henüz sözlü bile
değiliz. Rumelihisarı’nı geziyorduk. Başka bir çift te geziyordu. Erkek olanı
yanımıza gelip fotoğraflarını çekmemi rica etti. Çektim. ‘Biz de sizi çekelim’
dediler. O akşam yurt dışına gideceklerini söylemişlerdi. Henüz cep telefonu icat
edilmemiş. Fotoğraf makinası kullanılıyor. Dolayısıyla 12 veya 24 pozluk film
rulosu fotoğrafçıya götürülüp tab ettirilecek. Bizim pozumuz bozuk çıkmamışsa
karta bastırılacak ve İstanbul’a postayla gönderilecek. ‘Nasıl olsa olmaz’ diye
düşünerek ‘Boş verin. Bize ulaştıramazsınız’ dedim. Israr ettiler. Biz de
pozumuzu verdik. Gerçekten 15-20 gün sonra fotoğrafı postayla gönderdiler. O
fotoğraf eşimle birlikte çekilmiş ilk fotoğrafımızdır. 40 yıl sonra 2015
yılında Hisar’a tekrar gittik. Aynı yerde bir fotoğraf daha çekilelim istedik. İçeri
girmek te otopark ta ücretli olmuş. Ayrıca bir intihar olayından dolayı surlara
çıkmak yasaklanmış. Görevlilere durumu anlattım ve ‘ortalıkta kimse yok, siz
çekeceksiniz’ dedim. ‘Tamam’ dediler. Aynı yerde bir fotoğraf daha çektirdik.
1970’li
yılların ikinci yarısı… O yıllar trafik rahat. Ben de araba sahibi
şanslılardanım. Olmadık sokaklara girip kendimce kaybolup keşif yapmayı severdim.
Eşimle arkadaşlığımız devam ediyor. Bir gün Etilerden daldım, doğru gittim.
Hisarüstü denilen yere geldim. Oradan boğaza bir yol iniyor. İndim. Asfalt
bitti. Toprak yol başladı. Rumeli Hisarı’nın üst taraflarındayım. Sağa doğru
bir yol gidiyor. Ama ağaçlardan sonu görünmüyor. O yola girdim. Yol sonunda
güzel bir ev. Aşiyan Müzesi. Tevfik Fikret’in evi. İndik. Bir hanımefendi
çıktı. ‘Gezebilir miyiz?’ dedik. ‘Tabii’ dedi. Alt katı bitirdik. Üst kata
çıktık. Odaları, resimleri herşeyi inceledik. O hanımefendi dedi ki ‘Şimdi şu
pencerenin önünde durun’. Evin İstanbul Boğazı’na bakan cephesinde perdeleri
kapalı iki kanatlı pencere. Dediğini yaptık. Hanımefendi pencere kolunu çevirdi
ve iki kanadı da sonuna kadar açtı. Önümüzde adeta nefis bir Boğaz tablosu oluşmuştu.
En yakında ağaçlar, sonra deniz ve sonra karşı kıyı… Denir ya ‘adeta
büyülenmiştik’… Tam da öyleydi durumumuz. Abartmıyorum. Duvara asılı bir resim
tablosu olmuştu o pencere. Biz tabloya bakıyoruz. Hanımefendi de bize… Etkilenmiş
halimizden mutlu olmuştu. Biraz sohbet ettik, vedalaştık ve çıktık. Duygu
durumumuz tepe yapmıştı. O hanımefendiye kim olduğunu soramadık. Sanırım
ailedendi. Tevfik Fikretin mezarı da oradaymış. 1961 yılında Eyüp Mezarlığından
nakledilmiş. Evin planlarını kendisi çizmiş. O heyecanla bu konuları
unutmuştuk.
Biraz
aşağıda İstanbul’un en güzel mezarlıklarından biri olan Aşiyan Mezarlığı vardı.
Asıl adı Kayalar Mezarlığı. Boğaz yoluna indiğimizde arkamızda kalmıştı. 16.
Yüzyıldan beri varmış. Tevfik Fikret evine Kuş Yuvası anlamında Aşiyan adını
takınca Mezarlığın da çevrenin de adı Aşiyan olarak değişmiş.
Bazı
başka iskeleler gibi bu iskeleden de ne vapura bindim ne de vapurdan indim. Ama
onlar İstanbul’un hafızalarıdır. Keşke işlevi sonlandırılanlar restore edilip deniz ulaşımıyla ilgili küçük
müzeler haline getirilselerdi.
ARİF ATILGAN 2025 EYLÜL
https://atilganblog.blogspot.com/2025/09/rumeli-hisari-iskelesi-rumelihisar.html