15 Ekim 2024 Salı

 Köşe Yazısı

YALOVA’DA SORUNLAR

İnternet ortamında, Yalova Valisi ile yapılan bir toplantıdan bahsediliyordu. İlin sorunları konuşulmuş. Bazılarına ben de değinmek isterim.

Minibüsler… Minibüslerin sorunlarını halletmek yerine onları kaldırmak gerektiğini söyleyeyim. Minibüs hiçbir zaman toplu ulaşım için çözüm değildir. Toplu ulaşım araçları otobüs, tramvay, tren vs.dir. Yani en az 50-100 kişi taşıyabilen araçlardır. Minibüsler kamu araçlarının hizmet götürmesine değmeyecek kadar az yolcu olan bölgelerde kullanılır. Oradan birkaç kişiye yetki verilir. Onlar o yörenin yolcularını taşırlar. Yolcu sayısı çoğaldığında oraya da otobüs vs konulur. Belki ilk başlarda Yalova’da yolcu sayısı azdı. Minibüsler çözüm olarak düşünülmüş. Ancak... Bir an önce minibüsler kaldırılıp gerçek toplu ulaşım araçları kullanılmaya başlamazsa İstanbul gibi içinden çıkılmaz bir sorun haline gelirler. Bugün sayıları az iken 3-5 minibüsün birleşip otobüs almasıyla bu konu bitirilmiş olabilir.

Pekiyi Yalova’da toplu ulaşım nasıl olmalıdır? Ben yıllar önce yazdığım bir yazıda Yalova’ya tramvay önermiştim. Özellikle köylere çalıştığında insanlarla birlikte her çeşit kaba eşyayı hatta tavuk, koyun gibi ufak tefek hayvanları bile taşımak mümkün olabilir. Kafa yorarak oluşturulan güzergâhlarla birden fazla köyü içine alan ray hatları organize edilebilir. Dolayısıyla ulaşımın yanında önemli bir yakıt tasarrufu da sağlanır. Üstelik trafik te rahatlar. Tabii otobüs de çalıştırılmalıdır. Bazı hatlarda ikisi, bazı hatlarda sadece biri çalışarak Yalova’nın ulaşım sorunu kökünden halledilir.

Otopark sorununa gelirsek... Öncelikle inşaat yönetmeliğindeki her binanın altına yapılan otoparklara değineyim. Yetkili kişiler bir gece sokakları dolaşsın. Her tarafın araba dolu olduğunu göreceklerdir. Bir de binaların otopark olarak ruhsatlandırılan bodrum katlarına girilsin. Araba göremeyeceklerdir. Veya araştırma yapılsın. Apartman sakinlerine arabalarını bodrum kata mı, sokağa mı bıraktıkları sorulsun. Neredeyse tamamına yakını ‘sokağa’ diyecektir. Otopark yönetmeliği 1977’de çıkarıldı. İstanbul’da ilk uygulayan serbest çalışan mimarlardanım. Bina altına sığdırılamayan otoparklar için Otopark Parası yatırılıyordu. O paralarla mahalle veya sokaklara kat otoparkları yapılacaktı. Ufak değişiklikler olsa da bugün de öyle. Pekiyi de yapılan bir şey var mı? Yok. O zaman uygulamadan kaldırılsın. Aslında bu konuda çeşitli uygulamalar yapıldı ve yapılmakta ama onlar bu yazının konusu değil.

Buraya kadar yazdıklarım her yerdeki uygulama. Gelelim Yalova’ya… Yalova bu konuda da daha işin başındadır. Merkezde bile pek sorun yok henüz. Ama olacaktır. Sokak veya mahalleler için onlara ait yer altına veya yer üstüne kat otoparkları yapılmalı ve her dairenin orada hakkı olmalıdır. Bu yapılar inşa edildikten sonra parası mahalleliden tapu alımında veya belediyede ruhsat alımında alınır. Dolayısıyla sokaklar boşalır. Otoparklar gündüz boşalacaktır. O saatlerde de geçici kullananlar yararlandırılabilir. Bedava veya cüzi bir ücretle…

En tenha Saatte En Tenha Semtte Sokaklarda Park Etmiş Arabalar.

Yalova’da başka sorunlar da vardır. Örneğin OSB’LER, Hastane çevresi gibi.

OSB’ler. Yalova’ya getirilmelerini çok eleştirmiştim ve yazmıştım da… Bir haber okudum yerel medyada. Oralarda çalışanlar genellikle bekâr işçilermiş. Gemi tersaneleri tarafındaki yerleşimlerdeki rahat yaşamlarından dolayı yerli aileler rahatsız oluyorlarmış. Ben OSB’lerdeki işçilerin çoğaldıkça Gacık Köyü ve çevresindeki orman alanlarının gecekondularla dolacağını yazmıştım. Bana denmişti ki ‘gemi tersanelerindeki işçiler Eskihisar’dan vapurla gelip gidiyorlar’. Yani burada yaşamıyorlarmış. ‘O geçicidir’ demiştim. Okuduğum haber yavaş yavaş bu tarafta yerleşmeye başladıklarını gösteriyor. Oradaki, ormanlık alan bir gün gecekondu mahallesi olursa beni anımsasın herkes. Demek ki buralarda Yalovalılar değil dışarıdan gelenler istihdam bulacak, üstelik yapılaşmada ve yaşamda sorunlara sebep olacaklar.

Yeni Hastane… Binaların oturduğu yer sorunsuz. Onu yazayım da insanlarda tedirginlik olmasın. Sorun şu... Gördüğüm kadarıyla Yalova’daki bazı inşaatçılar hafriyat toprağını döküm yerine götürmektense çevreye yığmayı tercih ediyorlar. Burada da öyle olmuş. Önce arka tarafındaki duvarlarının önüne yığılan topraklar alttaki yola kaydı. Olacağını inşaat yapılırken yazmıştım. Orayı temizlediler, toprağı taşıdılar. Sorun yok gibi… Sonra da giriş tarafındaki yol kaydı. Çünkü onun altındaki toprak ta sonradan yığılmıştı. Gidip incelemedim. Ama çalışma yapıldığını görüyorum uzaktan. Ne yapıldığını bilemiyorum. Eğimli destek yapılmalı. Alttaki arazi kamununsa sorun olmaz. Sorun olacaksa önce yolun altına yatay betonarme dübeller sokulup dışına da düşey beton kazıklar çakılmalı. Ebatlar hesapla ortaya çıkarılır. 

 2021. Hastanenin Arkası. Burası Temizlendi ve Yol Açıldı.

Hastanenin arkasındaki meslek okulu… Orası için de yazdıklarım tek tek gerçek oluyor. Kısa, orta ve uzun vadede olacak olanlar diye yazmıştım.

İsteyenler Atılgan Blog ile Kent Ve İnsan bloglarımda arama motoruna konuyu yazarak merak ettiklerini bulabilirler.

Sevgili Yalovalılar, ben felaket tellalı değilim. Gerçekçiyim. Yıllar önce Yalova’nın girişindeki fabrikayı tek istemeyen bendim. İnsanımıza istihdam sağlıyor demişlerdi. Köylüler orada işe girince köylerine kadar servis aracı geliyordu. Ama tarım-hayvancılıkla uğraşan kalmamıştı.  Dün amonyak deposu yanmış. Bunun ne demek olduğunu araştırsın herkes.

Yalova’da henüz geç kalınmış değildir. Ama gerekli önlemler alınmazsa geriye dönüp baştan yapmak zor ve masraflı, belki de imkânsız olacaktır.

ARİF ATILGAN 2024 EKİM

https://atilganblog.blogspot.com/2024/10/yazs-yalovada-sorunlar-internet.html

https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/yalova-da-sorunlar

 


10 Ekim 2024 Perşembe

 İstanbul İskeleleri

ARNAVUTKÖY İSKELESİ

Arnavutköy… Akıntı Burnu ile Sarraf Burnu arasında... Boğazda bir köy aslında... Diğerleri gibi. Şimdi hepsi mahalle olmuş. Burası da Beşiktaş ilçesine bağlı bir muhtarlık... Arnavutköy Mahallesi.

1851 yılında Arnavutköy’e ilk iskele Karakolhane’nin alt tarafındaki çöplüğe yapılmış. Yalıların arasına…

1890 yılında tamirat geçirmiş. Çinkoları değiştirilmiş.

1894 yılında kadınlar için özel kafesli bölme yapılmış.

1910 yılında iskeleye telefon konmuş.

Kazıklı Yoldan Önce Arnavutköy İskelesi ve Sarayburnu Vapuru.

1980’li yıllarda yalıların arkasındaki yol yetersiz kalmış. Bunun üzerine önlerindeki denize Kazıklı Yol adı ile bilinen yol yapılmış.

Kazıklı Yoldan Sonra Arnavutköy İskelesi

06/07/1988 tarihinde iskele Kazıklı Yolun önüne alınmış ve bugünkü hali ortaya çıkmış. İskelenin tamamı 285m2, yolculara ait alanı 189.17m2, kapalı alanı 49.72m2’dir. Gemilerin yanaşma yeri uzunluğu 17.50m, su derinliği 5.25m, denizden yüksekliği 1.20m’dir. Buraya yanaşabilecek en büyük gemi tonajı 747.36 grostondur. Galata Köprüsünden 4.6 mil mesafede olup vapurlar bu mesafeyi 22 dakikada alırlar. İskele kısmen poyraz alır. Ancak gündoğusu rüzgârlarına açıktır. Bu sebeple birkaç yangın tehlikesi atlatmıştır.

Akıntı Burnu ile Sarraf Burnu Arasındaki İskele.

İlk çağlarda Hestiai, 4. Yüzyılda Promotu, 6. Yüzyılda Anaplus denmiş buralara. Bizans İmparatoru 2. Konstantin’in (337-361) baş melek Mikhael adına yaptırdığı kilise 6. Yüzyılda harap olmuş ve İmparator 1. Jüstinyen (527-565) tarafından yenilenmiş. Adına Vicus Kichaelicus denmiş.

1204-1261 yılları arasındaki Latin işgali öncesinde Bizanslılar bütün kıymetli eşyalarını bu kiliseye saklamışlar. Ancak Latinler orayı da tarumar etmişler.

O kilise günümüze gelememiş. Ancak yerinde Tahsiarhis Rum Kilisesi (1899) vardır. Ayrıca Teşvikiye Camii (1838), Arnavutköy Karakolu (1843), Robert Koleji (1863) diğer önemli tarihi binalardır. 1971 yılında da eski Londra Sefiri Musoruos Paşanın yalısına ve arazisine Amerikan Kız Koleji gelmiştir.

Arnavutköy tepelerinde Aya Teodora adında bir kilise daha varmış. Vücutsuzlar diye de anılan bu yapıdan geriye kalan ayazması 1990’larda restoran olarak kullanılmakta imiş. Belki hala öyledir.

1990’lardı sanırım. Tepelerde bir evin yıkılıp kat karşılığı inşaat yapılması için gitmiştim. Çevre ahşap binalarla doluydu. Orası da ahşaptı. Dedim ki ‘Önce bir araştırın. Burası ‘korunması gereken tescilli tarihi eser’ çıkacaktır. O zaman yıktırmazlar. Restore ettirirler.’ Meğer beni götürenler evin yıkılmasını istemeyen ortaklardanmış. Çok sevinmişlerdi.  

İstanbul’un fethinden sonra Arnavut vatandaşların buraya yerleşmesinden dolayı adı Arnavutköy olmuş. Ancak sonraki yıllarda Rum, Ermeni, Musevi ve Türk vatandaşlarımız burada ağırlıklı olmuşlardır. Buna karşın Arnavutlar azalmış, giderek yok olmuşlardır.

ARİF ATILGAN 2024 EKİM

https://atilganblog.blogspot.com/2024/10/iskeleleri-arnavutkoy-iskelesi.html

https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/arnavutk%C3%B6y-i-skelesi