8 Eylül 2015 Salı

HACI MEHMET KÖYÜ
Arif Atılgan

1999 Depreminde bütün dünya ağır kayıp yaşanan Yalova’nın Hacı Mehmet Ovası'nı öğrendi. Hacı Mehmet Ovası Hacı Mehmet Köyü'ne aittir. İstanbul’da doğup büyüdüğüm için bu köyün dedemin, babamın, benim köyüm olduğunu hiç aklıma getirmemiştim. Deprem bana köyümü anımsattı ve köyümü yazmaya karar verdim.

                                    Safran Köyden Hacı Mehmet Köyü Görünüşü

1923 yılında yapılan Lozan Anlaşması'nda Türkiye ve Yunanistan arasında din esasına göre vatandaşların zorunlu göçe tabi tutulması, bilinen adıyla mübadele konusu bulunmaktadır. Bu anlamda Yunanistan’daki Müslüman Türklerle Türkiye’deki Hıristiyan Rumlar zorunlu göç ile yer değiştirilmişlerdir. Mübadele değişim demektir. Göç ettirilenlere Mübadil denmiştir. Yunanistan’a 1.000.000'un, Türkiye’ye ise 500.000'in üzerinde mübadil geldiği yazar kitaplarda. Mübadele kapsamına sadece İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’da yaşayan Rumlarla Batı Trakya’da yaşayan Türkler alınmamışlardır.

1912 yılında Osmanlı'nın kaybettiği Balkan Savaşı sonrası, Balkanlarda yaşayan Osmanlı Tebaası Müslüman Türkler bir anda başka devletin azınlık statüsündeki vatandaşları olmuştu. 1922'de Yunanistan Ordusu Anadolu’dan mağlup ayrılınca da Anadolu’da yaşayan Rumlar Yunanistan’a göç etmeye başlamıştı. Onlar Yunanistan’daki Müslüman Türklerin ev ve arazilerine yerleştiriliyorlardı. İşte bu durum dolayısıyla 1923 yılında yapılan Lozan Barış Anlaşması'na Mübadele ile ilgili ek sözleşme maddeleri konmuş. Mübadele ağırlıklı olarak 1924 yılında yaşanmıştır.

Mübadele ile yer değişen Mübadillere genellikle birbirlerinin yerleri verilmiş. Örneğin: Yunanistan’dan Türkiye’ye gidenlere Türkiye’deki Yunanistan’a giden Rumların ev ve arazileri, Türkiye’den Yunanistan’a gidenlere ise Yunanistan’daki Türkiye’ye giden Türklerin ev ve arazileri verilmiş.

Anlatılanlara göre, Mübadeleden çok önce Osmanlı ordusuyla Yunanistan’ın Selanik-Drama yöresine giden askerler Kütahya’nın Demirciören Köyü'nden gençlermiş. Onların bir kısmı orada yerleşmiş ve köye geldikleri köylerinin adını koymuşlar.

1924 yılında Selanik ilinin ilçesi (kasabası) olan Drama’nın Demirciören Köy’ünden İstanbul’a gelen mübadillerin bir kısmı Anadolu yakasında Maltepe ilçesine yerleştirilmişler. Bunların diğer kısmı ise o yıllarda İstanbul’un İlçesi (kasabası) olan Yalova’ya yerleştirilmişler. Yalova’da bildiğim kadarıyla Elmalık ve Hacı Mehmet Köyleri Drama’nın Demirciören Köyü'nden gelen mübadillerin yerleştiği köylerdir.

Çoğunlukla Türkiye’den Yunanistan’a gidenlerin acıları anlatılır, yazılır, çizilir. Hâlbuki Yunanistan’dan Türkiye’ye gelenler de acılar yaşamıştır. Dedem, Babaannem ve dört erkek çocuğu da bu mübadillerin içerisindedir. O yıllarda büyük kardeş olan babam 13 yaşlarındadır. Her şeyi çok net hatırlayan babamın bu konuda anlattıklarını dikkatsiz dinlemem en büyük pişmanlığımdır. İstanbul’a trenle gelmişler. Sanırım trene kadar dağlarda yürümüşler. Detayları hep kaçırmama rağmen o insanların bir kısmının yollarda ağaç kabuğu, ot, süpürge tohumu, hatta at gübresinin içindeki tane hali bozulmamış buğdayları ayıklayıp-yıkayıp-kurutup-kavurup yedikleri anlattıklarından aklımda kalan bazılarıdır.

Onlara önce Maltepe’de Dragos Tepesi verilmiş. Hepsi isyan etmiş, ‘Burası tepelik kayalık bir yer. Biz ekip biçecek yer isteriz’ diyerek. Bunun üzerine Yalova’da bir Rum Köyü olan Hacı Mehmet Köyü'ne getirilmişler.

Köye adı verilen Hacı Mehmet o civarda çiftliği olan bir kişi imiş. Yalova merkezine 5 Km mesafede olan Köy güneyde Samanlı Dağları tarafında Kurtköy, doğuda Bursa Yolu tarafında Safran Köy, batıda Termal tarafında Kadıköy ve kuzeyde Yalova tarafında Hacı Mehmet Ovası arasında kalmaktadır. Yalova Stadı'na kadar uzanan Hacı Mehmet Ovası Köy sınırları içerisindedir.

                                          Uydudan Hacı Mehmet Köyü Görünüşü

Hacı Mehmetliler Yalova’ya geldiklerinde Yunanistan’da yaptıkları-bildikleri işlerle uğraşmışlar. Tütün, buğday ekmişler ve hayvancılık yapmışlar. Bunda tütün ve buğdayı devletin, sütü ise yoğurthanenin satın almasının rolü çok önemli. Çünkü: Müşteri aramak derdi yok. Mısır, karpuz, domates, biber gibi ürünleri ise kendileri için yetiştirmişler. İlginç bir notu eklemek isterim. Rum köyü olan Hacı Mehmet Köyü'nde çok sayıda zeytin ağacı varmış. Hacı Mehmetlilerse zeytini bilmiyorlarmış. Ağaçtan koparıp yemeye çalıştıklarında acı tadı olan zeytini bir türlü yiyememişler. Bu ağaçların tamamını, Köyü terk eden Rumların kendilerini zehirlemek için bıraktıklarını düşünerek kesmişler.

Dedem ve Babaannem dört çocuğu ile köydeki 1 dönüm bahçe içine tek katlı bir göz odalı kerpiç bir ev yapmışlar. Evin önüne köy fırını, biraz ileriye de ocak. Ocak, şimdiki barbekünün yere oturan daha büyük hali. Bahçenin en uzak köşesine ise helâ yapılmış. Helânın duvarları diken çalılar, kapısı ise sarkıtılan bir bez olmuş. 1940'lı yıllarda amcalarım evlenip eve gelinler gelmeye başlayınca yol kenarına iki katlı yığma ev yapılmış. İlk yapılan kerpiç ev ise ahır haline sokulmuş. Uzunlamasına üç aksa bölünmüş yeni evde iki yanda ikişerden dört oda, ortada ise iki cepheye kapıları olan sahanlık bulunmaktadır. İki katın planı aynı. Odalarda ‘Dolap Banyo’ ve ‘Ocak’ var. Alt kattaki mekânlar depo, mutfak vs anlamında değerlendirilmiş.  Üst katta her oda bir ailenin olmuş. Biri dedemle babaannemin, üçü aileleriyle üç amcamın.

                                                    1940 larda Yapılan Ev

Ailenin büyük oğlu olan babam İstanbul’a gidip Yüksek Muallim Mektebinde okumuş. Okulda annem ile tanışıp evlenmişler ve İstanbul’da yaşamışlar. Bizler İstanbul’da büyüdük. Sadece yaz tatillerinde Yalova’ya gidiyor bir süre orada kalıyorduk.

Köy hayatını bilirim. 1960'lara hatta 1970'lere kadar Köy'de su-elektrik yoktu. Aslında Yalova merkezinin dışında su-elektrik yoktu. Derede çamaşır yıkanır, derenin suyu içilir, hayvanlar da derede sulanırdı. Su evlerde bulunan bir toprak küp içerisine doldurulur, o küpten içilirdi. Daha sonraları köye bir çeşme yapılmıştı. Hacı Mehmet Köyü'nün güneyinden akarak Hacı Mehmet ovasından geçip denize dökülen dereye Koca Dere derdik. Şimdiyse Safran Deresi deniyor. Köydekiler sanırım geldikleri Drama’da kullandıkları kelimeleri kullanırlardı. Kızan (erkek çocuk), mari (kız çocuk), şayka (çivi), gari (artık bundan sonra), kıçıdım (onur), üvendire (öküz arabası sürerken kullanılan ucu çivili sopa), bagı (aptal, deli), yemeni (ayakkabı), mintan (gömlek), moruk (böğürtlen), ırak (uzak), yedeklemek (at, eşek, öküzü önden ipinden tutup götürmek), kobak (mısır), urgan (hayvanları bağlamakta kullanılan kalınca sağlam ip), diğren (biçilen ekinleri toplamaya yarayan büyük çatal şeklinde alet), lenger (içinde bütün koyunun pişirilebileceği büyüklükte yayvan kap), haydamak (hayvanları yürütmek, götürmek)  gibi.

Bugün 250 hane ile 1.000'e yakın nüfusu olan Hacı Mehmet Köyü'nde yollar asfalt olup elektrik, su, kanal vs her şey bulunmakta. Özellikle 1999 depreminden sonra bazı evler yenilenmiş. Ama yine de ev sayısı az ve yüksek ev yok. Köy görüntüsü kaybolmamış, köy havası hissediliyor. Dedemin yaptırdığı ev duruyor. Sadece iki yanına amca çocuklarım tarafından iki ev daha yapılmış. Köydekiler çoğunlukla sigortalı olabilmek için artık kentteki işlerde çalışmayı tercih ediyorlar. Eskisi gibi her evin bahçesinde 1 at, 1 eşek ile 1 at veya öküz arabası yok. Otomobil, kamyon, kamyonet, minibüs var. Bayram vs özel günlerde trafik tıkanabiliyor. Kahvehane ve bakkalın olduğu bina ile karşısındaki caminin bulunduğu meydan yine Köy Meydanı. Bu meydanın eskisinden farkı Yalova’ya giden minibüslerin ilk durağı olması. 1980'li yıllardan itibaren Köy'den Yalova’ya taşınanlar son yıllarda Köy'ün kıymetini anlayıp Köy'e taşınmakta veya yakınlarında arazi alıp içine yaptıkları evde keyif için bahçecilik yapmakta. Köy'de yaşlılar kendi çaplarında tarım yapıyorlar. Köylülerin Yalova Pazarına ve marketlere gidip ev ihtiyaçlarını satın almaları insana biraz garip geliyor.

                                                            Köy Meydanı

Bazen Köy kahvesinde oturup çay içerim. Yandaki bakkalı her gördüğümde küçüklük anılarım depreşir. Evde yapılan kara ekmeği sevmez o yıllarda ‘şehir ekmeği’ veya ‘beyaz ekmek’ adıyla bilinen alıştığım ekmeği aldırırdım buradan. Bazen de tavukların folluğundan aldığım bir yumurtayı götürüp 25 Kuruş yerine geçirterek leblebi alırdım. Köylerde yumurta para yerine geçiyordu o yıllarda.

Yalova’da Hacı Mehmetliler için çeşitli tanımlamalar yapılır. Bir tanesini beğenmiştim. Paylaşayım: Atatürk Yalova’da meclis kurulmasını ister. Der ki ‘Bütün köyleri dolaşıp en akıllısını seçin, sadece Hacı Mehmet’te yolda rastladığınızı getirin’. Yorum yapmak bana düşmez.. 

Hacı Mehmet Köyü'nde Rum evi kalmamış. Bu durum garip karşılanmamalı. Zira Yalova Kent Hafızası bakımından biraz sıkıntılı kentimiz. Burada en belirgin eski eserler Atatürk’e ait olanlar dersek abartmış olmayız sanırım.

Bugün sadece küçük amcam yaşıyor. 90 lı yaşlarını aşmış olan amcama Köy'e geliş anılarını sorduğumda, kendisinin o yıllarda bebek olduğunu söylüyor. Bir şey anımsamıyor yani. Kendi bildiklerim, o günleri yaşayanları dinleyenlerden dinlediklerim ve araştırdıklarımdan yola çıkarak bu yazıyı hazırladım. Umarım yazdıklarım bu konuda bilgisi olanları harekete geçirir ve Hacı Mehmet Köyü'nün geçmişini daha detaylı olarak ortaya çıkarabiliriz.  
ARİF ATILGAN AĞUSTOS 2015

Not: 25 Temmuz 2020 tarihinde Mümin Atılgan'ı kaybettik.


4 yorum:

  1. Arif Bey iyi günler . Bende aynı köyden anne tarafından Muhtar Hasan diye bilinen Hasan Akyol'un torunuyum. baba tarafından ise Karagöz Mustafa diye bilinen kişinin torunuyum. Pendikte oturuyorum. Bildiğim kadarı ile siz Kuzenim Emine'nin eşi Hayri Atılgan ile akrabasınız galiba ben teyzemden öğrendiğim kadarıyla Demirciören köyü Külcüler Mahallesinden gelmişler. Demirciören köyü ile ilgili elinizde resim varsa paylaşırsanız sevinirim. Adım Zeynep Taşlıca antropolog um. köklerimi bulmak istiyorum. yardımcı olursanız sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, babanne, anane ve dede tarafından ben de hacimehmet kokenliyim. Bahsettiğiniz muhtar Hasan babannemin babasıdır. Karagöz Mustafa ise ananenim babasıdır

      Sil
  2. Yalovadaki köyün ismi Elmalı değil Elmalık diye geçiyor. Gerekirse düzeltin lütfen. Faydalı bir hatırat yazmışsınız

    YanıtlaSil
  3. Osmanlı arşivlerinden Selanikteki demircioren köyünün kuruluşuna ilişkin belge bulmustum. Köy bir Rum köyü üzerine değil doğrudan boş arazide Türklere ilk kez kuruluyor. Namı diger Naldöken Yörükleri olarak adlandırılmislar belgede. Üç yüz küsur erkek olduğundan bahsediliyor kadın ve çocuk sayısı verilmiyor.

    YanıtlaSil