16 Ekim 2025 Perşembe

 İskeleler

TARABYA İSKELESİ

Tarabya, İstanbul Boğazı’nın Avrupa Yakasındaki Sarıyer ilçesinin bir mahallesidir. Yeniköy ve Kireçburnu Mahalleleri arasında yer alır. Nüfusu 17852’dir. Tarabya İskelesi ise adını mahallesinden almıştır.  

Tarabya İskelesi

Büyük Türk lügati Kamus-ül Alam’ ın yazdığına göre Argonotlar Karadeniz sahillerinde Altın Postu aramaya giderler. Dönerken Tarabya’ da mola verirler. Onların bu seferini her sene temsili olarak Yunanlılar da yaparmış.

Antik çağlarda buranın adı Pharmakia imiş. Zehir anlamında Pharmakon’dan gelen bu isim Konstantinopolis Patriği Attikos’u rahatsız etmiş. Pharmakia’yı  Therapeia (Terapi-Şifa) olarak değiştirmiş. Bölge 1453 yılında Osmanlı’nın eline geçer. 1570’lerde Osmanlı Padişahı 2. Selim burayı çok beğenir ve adını Tarabya koyar.                                                                              

Alman (1887-1900) ve İtalyan (1905-1906) sefaret yazlıkları, 1985 yılından beri Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılan Huber Köşkü (1900), Aya Paraskevi Kilisesi (1860), Ayios Konstantinos ve Ayia Eleni Kilisesi (1873), Surp Andon Ermeni Kilisesi (1871), ayazmalar, çeşmeler, parklar Tarabya’daki tarihi yapılardır.

1800’lü yıllarda iki oteli vardır. Sümer Palas ve Petala Otelleri. Sümer Palas 1890’larda inşa edilmiş. Ancak 1940’larda kapanmış. 1950’de yıkılarak yerine Sümer Sitesi apartmanları yapılmış.

Tarabya Koyu. Üstte Otel, Koyun Alt Ağzında Plaj, Altta Sümer Sitesi

Petala Oteli’nin hikayesini çevresiyle ele alalım… Terkos Metropoliti bu havalideki Rum Ortodoksların bağlı olduğu din adamıdır. Sahip olduğu makamın adı Metropolitlik. Metropolitlik binası 1772 yılında Terkos’tan Tarabya’ya taşınmış. Yanına da 1796 yılında Ayios Yergios Kilisesi yapılmış. Petala Oteli Kırım Savaşı sırasında 1850’lerde inşa edilmiş. Metropolitlik Petala Oteli’nin arkasında, kilise de onun arkasında yer alıyormuş. 1909’da Petala Oteli’nin yerine mimar Vallaury’nin eseri olan Tokatlıyan Oteli inşa edilmiş. 1940’larda Tokatlıyan Oteli Konak Otel olmuş. Konak Otel 1954 yılında yanmış. 1955  yılındaki 6-7 Eylül olaylarında Metropolitlik binası da yanmış. 1958 yılında Kilise istimlak edilerek yıkılmış. Bu son iki olayda siyasi bir şeyler olmuş ama bunlar bizim alanımızın dışında.

Soldan Sağa Kilise, Metropolitlik ve Otel.

1957-1966 yılları arasında tüm bu arazileri satın alan Emekli Sandığı mimar Kadri Eroğan’ın eseri olan Büyük Tarabya Otelini inşa etmiş.

Otel İnşaatı Sırasında Ayios Yergios Kilisesi Henüz Yıkılmamış.

20. Yüzyılın ortalarına kadar burası Rum köyüdür. 1950’li yıllardan sonra Türkler ve Ermeniler de yaşamaya başlamıştır.

Tarabya İskelesi…

İskeleler Şirket-i Hayriye’nin kuruluşu olan 1850’li yıllarda yapılmış. Ancak Tarabya iskelesinin 1800’lü yılların sonlarında yapıldığı bilgisini edinebildim.

1908’de henüz resmen açılmamış olan Tokatlıyan Oteli'nin altındaki iki dükkan kiralanır. Birinci ve İkinci Mevki yolcuları için Bekleme Salonu yapılır.

1911 yılında kıyıdaki iskele yıkılır ve yeni iskele inşa edilir.

İskelenin tüm alanı 202.80 m2 olup 132.20 m2 si yolculara ayrılmıştır. 47.88 m2 si ise büro olarak kullanılmaktadır. Yanaşma yeri uzunluğu 16.90 metre, su derinliği 4 metre, denizden yüksekliği 1.40 metredir. Tarabya, Galata Köprüsü’ne 9.65 Deniz Mili (17.87km) mesafede olup vapurlar bu mesafeyi 47 dakikada alırlar.

1960’lı yıllarda kara taşıtlarının artması, vapur yolcularınınsa azalması dolayısıyla  ahşap yapıda olan iskele kapatılmıştır. Boş bina Tarabya Oteli konuklarının plajı gibi kullanılmaya başlanır.

İskele Plaj Gibi Kullanılıyor.

1980’li yıllarda iskele yıkılır. Bugün onun bulunduğu yerde Tarabya İskelesi otobüs durağı bulunmaktadır.

Tarabya İskelesi Otobüs Durağı

2012 yılından beri Tarabya Koyu marina olarak kullanılmaktadır. Koyun Marmara denizi tarafında Tarabya Plajı bulunur. Plajın geçmişi yüzyılı aşar aslında ama ben 1950’li yıllardan beri bilirim.

Tarabya koyunu gezmek bana çok keyif vermiştir hep. Marina olmadan önceki doğal halini daha çok severdim tabii ki. Kara tarafına giren sokaklardaki esnafların sıcaklığı oradaki mahalleyi hissettirirdi. 1970’li yıllarda koydaki restoranların yolun karşısındaki deniz kıyısında da masaları vardı. Sakin ve keyifli yemek yenilirdi. 1980’lerde restoranların yerine tavernalar oluştu. Çok renkli bir dönemdi. Oralardan bir çok sanatçı da yetişti. Ama ben o tip mekanları pek sevmezdim. Hiç gitmedim.

Buna karşın uzun yıllar Tarabya Oteli’nin lobisini kullanmışımdır. Herkes pek bilmez. Lüks otellerin lobilerinde saat  15’te başlayan 18’e kadar devam eden ‘Beş Çayı’ programı olurdu. Çay ve yiyecekler ortalıkta dolaştırılan servis arabası ile ikram edilir, kahve ve meşrubat ise siparişle...  Bir de piyano ile klasik müzik tabii. Arada popüler parçalar da olurdu. Otelin önüne arabayı park edebiliyorsun. Giriş kattaki lobide otururken hem denizi hem boğazın karşı kıyısını hem de otelin önünden geçenleri izleyebiliyorsun. Ve de sandalyede değil rahat koltuk-kanepelerde oturuyorsun. Daha ne olsun? Evlendim. Eşimle. Çocuğum oldu eşim ve oğlumla. Çoğu cumartesi günü giderdim buralara. Buralara diyorum. Çünkü İstanbul’daki tüm beş ve üzeri yıldızlı lüks otellerin lobilerinde olurdu bu program. Sanırım bugünkü Köy Kahvaltısı modasının temeli atılmış o yıllarda oralarda. Köy kahvaltısını hiç yemedim ve öyle mekanlara hiç gitmedim. Tıklım tıkış yerleri sevmem.

Eklemeden bitirmeyeyim. Bir de düğüne gitmişliğim vardır bu otelde. Eşimle evlenmemiştik daha. Müstakbel kayınpederimin düğünüydü. Hep derim ya. Hayat zordur ama zor hayat yaşamak güzel şeydir.

İskeleyi araştırırken Tarabya’nın röntgenini çıkardık adeta. Bana da bu yakışır.

ARİF ATILGAN EKİM 2025

https://atilganblog.blogspot.com/2025/10/tarabya-iskelesi-tarabya-istanbul.html

https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/tarabya-i-skelesi