ESKİ GAZETELER
Arif Atılgan
1970 li yıllara kadar gazeteler 3 yaprak 6 sayfa çıkarlardı.
Ön sayfada önemli başlıklar olur, birkaç satır haberden sonra altına ‘Devamı
Sayfa 5, Sütun …’ yazılırdı. Sayfanın alt sağında başyazarın köşe yazısı, sol
altında ise günün karikatürü bulunurdu. Yazıların esası iç sayfalarda okunurdu.
2. Sayfada köşe yazıları, reklamlar ve çoğunluğu pehlivan konulu tefrika yazıları
yer alırdı. Ortadaki yaprakta magazinsel haberler, burçların günlük falı, reklamlar,
sinemalarda matineleriyle oynayan filmler, İstanbul ve Ankara radyolarının saat
saat programları olurdu. 6. Sayfa olan arka sayfada spor haberleri, arka
sayfanın iç tarafı olan 5. Sayfada ön ve arka sayfadaki haberlerin devamları okunabilirdi.
Babam gazete okurken Ondan ‘İçini’ isterdik. Gazetenin
ortadaki yaprağına ‘İçi’, ön ve arka sayfaların olduğu iki yaprağına ise ‘Dışı’
derdik. Yani haber olan yapraklar ‘Dışı’ idi. Bugün hala haber olan
kısımlarının olduğu esas kısmına ‘Dışı’ derim, eklerine ise ‘İlave’.
Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Cumhuriyet, Akşam,
Dünya, Son Havadis bilinen gazetelerdi. Bir de Şeker ve Kurban Bayramlarında çıkarılan
tatsız tuzsuz Bayram Gazetesi vardı. Gazeteleri gazeteci aileler çıkarırlardı. Semavi,
Karacan, Ilıcak, Nadi, Yolaç, Demirkent, Özkan aileleri gibi. Oktay Ekşi, Abdi
İpekçi, Peyami Safa, Burhan Felek, İlhan Selçuk, Çetin Altan o yılların önemli yazarlarından
bazılarıdır. Soyadıyla Ulunay olarak bilinen ünlü köşe yazarı Refi Cevad Ulunay’ın
Pendik İstasyonunda trenden inip yakındaki çiftliğine eşekle gittiği sık
yazılan bir konuydu.
Bayram Gazetesi
Sadrazam Sarayının eski adı olan Bab-ı Ali
adıyla bilinen Cağaloğlu yokuşu, gazete binalarının topluca görüldüğü bölge
idi. Dolayısıyla tüm gazete, dergi, kitap matbaaları da burada bulunurdu.
Yazarlar işlerine dolmuş, tramvay, otobüsle giderler, yemeklerini civardaki
lokanta, meyhane, pastanelerde yerlerdi. Halkla iç içe olduklarından onların nabzını
iyi bilirlerdi. Haber ise muhabirlerle toplanırdı.
Cağaloğlu’nda, yokuşu çıkarken sağdaki binaların
birinin üst katında bulunan bir gazetede arkadaşım çalışıyordu. Daha çok ilan,
ticaret yayınları olan gazeteye arada bir ziyarete giderdim. Kendisi dizgici
idi. Her sayfa, ayrı kutularda bulunan kurşun metalinden harfler dizilerek
hazırlanır, sonra mürekkeplenerek kâğıda basılırdı. Çalışanlara kurşun
zehirlenmesine karşı her gün yoğurt yedirmeleri ilgimi çekerdi. Bugün
bilgisayarda hazırlanıp, tuşa tıklanarak baskı yapıldığı düşünülürse..
1960 ların ilk yarısı lise yıllarımdı. Yurt dışında
bulunmuş bir arkadaşımız ‘Orada gazeteler 40-50 sayfadır’ diye anlatmıştı bir
gün. Çok şaşırmıştım. Bugün bizde de öyle..
1980 lerden itibaren renkli TV lerin etkili olmaları
gazeteciliği değiştirdi. Sektörün adı
Medya oldu. Patronlar TV, gazete, banka ve holding sahibi olmaya başladılar. TV
ile gazeteyi banka ve holding için kullanmaya başladılar. Dolayısıyla medya
sahipleri hızla değişti. Medya da.
Her gazeteyi okur, her kanalı izlemeye çalışırım.
Medyanın siyasette taraf olmasını normal karşılarım ama ticarette taraf
olmalarını doğru bulmam. Bugün bazı gazeteler TV programlarına rakiplerinin
kanalını bile yazmıyorlar.
Gazeteler Medya haline gelince Cağaloğlu’ndaki binalar
yeterli olmadı. Kentin çeperlerinde inşa ettikleri Medya Towers isimli binalara taşındılar. Yazarlar ‘Star’ oldular, halktan uzaklaştılar. Haber ise internetten toplanmaya başladı.
Eskiye göre müthiş teknik olanaklar oluştu. Medya
sahipleri sadece habercilikle uğraşsalar, tüm haber yayınlarının da müthiş
keyifli olacağına inanıyorum.
ARİF ATILGAN ARALIK 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder