Kent Öyküleri
GAZETECİ YILMAZ
Arif Atılgan
1950 li ve 1960 lı yıllarda her sabah gün ışımadan
Yeldeğirmeni’ndeki iki katlı cumbalı evimizin kapısının altından günlük
gazetelerimiz atılmış olurdu. Yılmaz ve Metin ismindeki iki kardeş
omuzlarındaki askıya astıkları kalın gazete kitlesi ile koşarak bu işi
yaparlardı. Arada bir 'Gaystee' diye bağırırlardı. Kendi müşterileri yetiyordu Onlara. Aybaşlarında, günün daha ileri bir saatinde evleri dolaşarak
herkesle hesap görürlerdi.
Bir gün onlardan birine rastlamış, çocuk aklıma
takılan şeyi sormuştum. ‘Ağbi, niye bu kadar acele ediyorsunuz?’. Cevap olarak
‘Aslanım’ demişti ‘Yeldeğirmeni’ni bitirip Moda’ya gideceğiz. İnsanlar
haberleri okuyup evlerinden çıkmalıdırlar.’ Neredeyse o yılların tüm Kadıköy
halkına sabah uyanmadan gazetelerini yetiştiriyorlardı.
2013 yılıydı. Trafik ışıklarının birinde büyük kardeşi
görmüştüm. Arabalara dur, geç işareti yapıyordu. Yanına gittim
‘Ne haber’ dedim. Beni tanımadı. Eski günleri anımsattım, kardeşini sordum. Yüzü buruştu. ‘Metin, 13
yıl önce öldü, yaşasaydı 76 yaşında olacaktı. Ben 79 yaşındayım.’ Dedi.
İstanbul’un güzel yılları geçip gitmişti. Yaşadığımız
yıllarıysa acımasızdı. O yıllarda bu yıllar hayal bile edilemezdi.
ARİF ATILGAN NİSAN 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder