YEME-İÇME YERLERİ
Arif Atılgan
Geçmişleri Kanuni zamanına dayanan kahvehane ve meyhaneleri
uzun yıllar sadece erkekler kullanmışlar. Osmanlı, zaman zaman günah yuvası
görülen meyhaneleri cezalandırmış ve kapatmıştır. Hep açık olan kahvehanelerde
ise insanlar kahve ile nargile-tütün içerek keyiflenmişlerdir. Sadece 4. Murad
buraları fitne yapan miskinlerin yeri olarak görmüş ve yasaklamıştır. 2000 li
yıllarda kahvehaneler azalmaya başlayarak kafelere dönüşmüştür.
16. Yüzyılda Eyüp’teki kaymakçılar ve yoğurtçulara zaman
zaman halleri uygunsuz görülen çiftler sebebiyle hanımların ve gayrimüslimlerin
girmeleri yasaklanmıştır. Onların devamı
olarak kabul edebileceğimiz pastaneler ile muhallebicileri de kadınlarla
erkekler birlikte kullanmışlar.
Geçmişleri 17. Yüzyıla dayanan, esnaflara hizmet veren aşçı
dükkânları 19. Yüzyıldaki modernleşme sonucu 1888 de 2. Abdülhamidin izniyle
Karaköy’de, Sirkeci’de yine esnaflar için lokanta adıyla açılmışlar. 1900 lerin
sonlarında alafranga isim alarak restoran oldular.
2000 li yıllarda, yeni oluşan barlarla birlikte herkes her
yeri kullanır oldu. Bar, aslında büyük restoranda yüksek taburelerde oturarak
çerez, meyve ile içki almak isteyenler için düşünülmüş yüksek bankonun adı.
Ancak giderek sadece barı olan müzikli mekânlar oluştu. Sonunda bar, Yunanlıların
tavernasının karşılığına denk gelen müzikli-içkili mekânların adı oldu.
Kahvehane, meyhane, pastane, muhallebici, restoran ve barlar
en belirgin yeme-içme mekânlarıdır.
Günümüz insanları zamanını ev dışında geçirme anlayışına gelmişlerdir.
Eskiden evde ‘gün’ yapan kadınlar bile artık arkadaş toplantılarını dışarıda
yapmayı tercih etmektedir. Dolayısıyla insanların zaman geçirdikleri mekânlar çoğalmaya
başlamıştır. Ancak bu çoğalmayla, az sayıda olduklarında fazla dikkat çekmeyen
bazı sorunlar dikkatte değer hale gelmişlerdir.
Bu anlamda yeme-içme yerlerinin mimari anlamda yasal
düzenlemelerinin tekrar ele alınması gerektiğini düşünüyorum.
İmar Yönetmeliğinde Kahvehaneler (Çay Kahve Salonları)
başlığıyla bir madde var. Ancak bu konuda genel olarak, Sıhhi Müessesler Yönetmeliği ile İş Yeri
Açma ve Çalışma Yönetmeliği bulunmakta. Yönetmelikte daha çok prosedür şartları
ve tarifler var.
Ülkemizde 1970 lere kadar yaz mevsimlerinde mekânların
bahçelerinde masalar kurulurdu. 1970 lerin sonlarına doğru ilk olarak Bodrum’da
dükkânların önündeki kaldırımlara masaların konduğu görülmüştür. Daha sonra
yavaş yavaş sıcak iklimli başka tatil yerlerinde ve giderek kent merkezlerinde
bu uygulama gerçekleşmiştir. İstanbul gibi soğuk iklimli kentlerde 2000 li
yıllardan sonra kaldırımlara masa konduğu görülmektedir.
Bazı dükkânların iç ölçüsü çok küçük olup dışarı konan
masalarla büyük ölçü elde edilmiş olmaktadır. Hatta bazılarının ölçüsü mutfak
tezgâhı veya çay ocağı konabilecek kadar olup masaları kaldırıma koyarak esas
dükkân elde edilmektedir. Kapalı mekân
küçük olunca mutfak küçük bir tezgâh oluyor. WC olmayabiliyor veya yönetmeliğin
istediği ölçüye uymayabiliyor. Hijyende sıkıntı olabiliyor. Gözleme tahtası,
kahvaltı tabağı hatta yemek tabaklarının bile sadece silinip tekrar kullanılması
gibi sorunlar olabileceği akla gelebiliyor.
Yeldeğirmeni semtini ele alalım. Semtte, hemen
yakınında bulunan İbrahimağa’daki AVM den fazla işyeri, yeme-içme dükkânı bulunduğu
bellidir. O AVM deki kadar WC var mıdır? Olan WC lerin ölçü ve hijyen şartları uygun
mudur?
Yeme-içme yerleri açılırken uyulması gereken mimari
düzenlemeler olmalıdır. Kapalı mekân için en az müşteri veya masa sayısı
konmalıdır. İnsanların sıkışık, rahatsız oturmaları önlenmelidir. Açık ve
kapalı mekânda oturacak toplam müşteri sayısına göre mutfak ölçüsü, WC sayı ve
ölçüsü belirlenmelidir. Kapasitelerine göre araç gereç ihtiyacı, bulaşık makinesinin
büyüklüğüne kadar, belirlenmelidir.
Geçmiş yıllardaydı. Boğazın bir köşesinde, büfeden
deniz kıyısındaki masalara hizmet yapılan bir balıkçıda oturmak istemiştik. Ben
ekmek arası istemiştim, Balıkçı ise ısrarla en iyi yerdeki masasını öneriyor, ‘salata
ikramımdır’ diyordu. Bu tip mekânlarda eli yüzü düzgün tipleri, manavların öne
dizdiği mostra meyveleri gibi vitrine koyarak müşteri çekmek isterler. Ben yine
de ekmek arası aldım, ailecek masaya oturduk bardak kullanmadan meşrubat içtik.
Kalkarken büfemsi yere hesap ödemeye gittim. Hesabı alanın yanındaki arkadaşı
gelen bulaşık tabakları silip tekrar servise koyuyordu. Kendilerine ‘İşte bunun
için ekmek arası istedim’ demiştim. ‘Ne yapalım Ağbi, kalabalık’ demişlerdi.
Konunun diğer bir tarafı, kaldırımların orada yaşayan
insanların ortak alanları olmasıdır. Belediyeler buralardan işgaliye vs ücret
alıyorsa oradaki insanlar namına almış oluyorlar aslında. Bu konuda
kaldırımların sahibi olan mahalle yaşayanlarından izin alınması gerekmez mi?
Örneği az olmasına rağmen portiklerin de kullanıldığı bilinmelidir.
Diğer yandan konunun deprem yönetmeliğiyle ilgili
kısmı da bulunmaktadır. 1998 yılından önce 1975 yapı yönetmeliğine göre
yapılmış binalardaki tadilatlarda binanın yeni yönetmeliğe uygun hale
getirilmesi gerekmektedir. Görülmektedir ki riskli tescilli binalarda bile
çeşitli ‘basit’ ve ‘esaslı’ tadilatlar yapılmaktadır. Özellikle ‘esaslı’
tadilatlar kesinlikle dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde başa gelebilecekler
kaza olarak geçiştirilemeyecektir.
Günümüz şartlarında kafe, restoran, pastane, bar vs lerin
daha da çoğalması kaçınılmaz görünmektedir. Çıkabilecek sorunlar için ilgili yönetmeliklerin
tekrar elden geçirilmesi gereklidir. Yapılacak yeni düzenleme ve kontrol ile
her ölçüdeki mekânın yeme-içme yeri olmasının önüne geçilecektir. Bu durumda
daha az sayıda ancak daha nitelikli yeme-içme yerleri açılacak, günümüzde yaşanan
şikâyet ve aksaklıklar giderilmiş olacaktır.
ARİF ATILGAN OCAK 2016
Elinize sağlık. Çok doğru saptamalar yapmışsınız, hislerime tercüman oldu bu yazı.
YanıtlaSilTeşekkürler. Umarım ilgililere etkisi olur.
YanıtlaSil81 ile bulunan yeme içme yerleri lokantalar, resturantlar,fast foodlar adres,telefon ve iletişim bilgileri
YanıtlaSil