BAĞDAT
CADDESİ
Arif Atılgan
Osmanlıdan önce de
sonra da Üsküdar önemli bir yerleşim yeri olmuştur. Zira Avrupa yakasına en
yakın nokta olup buradan karşı kıyıya geçildiğinde Konstantinopolis’e sonraki
adıyla İstanbul’a ulaşılıyordu. Bu sebepten Anadolu yakası uzun yıllar
Üsküdar’a gidilen yol olarak kullanılmıştır.
Osmanlı ordusu
Anadolu’ya sefere çıkacağı zaman Padişah, Üsküdar’dan Ayrılıkçeşmesi’ne gelir Haydarpaşa
Çayırında hazır olan ordusuyla yola çıkardı. Kâbe’ye gidecek hacı kafileleri de
aynı yolu takip ederlerdi. Üsküdar-Ayrılıkçeşmesi arasındaki yola Tören Yolu
denirdi.
Cadde, Bostancıda tren
yolunun altından kara tarafına geçtikten sonra hemen sağa sapar, tren yolu
kenarından devam eder, Küçükyalı İstasyonunun yanından minibüs caddesine çıkar.
Minibüs caddesi yok iken kullanılan bu kısa mesafe esas Bağdat Yoluna aittir. Tabelasında
da Eski Bağdat Yolu yazar. Daha sonra yol tren yolu altından minibüs caddesine
bağlanmıştır.
Küçükyalı’da Eski Bağdat Yolu
1851 yılında Şirket-i
Hayriye kurulduktan sonra seyrek de olsa Kadıköy’e vapurun gelmesi bu yakada
yerleşimler olmasını heveslendirmiştir. Daha sonra 1872 de Haydarpaşa’dan Pendik’e
kadar ray döşenmiş tren çalışmaya başlamıştır. Trenden sonra yeni yerleşenler
olmuştur. Bu tarihlere kadar arazi durumunda olan Bağdat Caddesi etrafında tek
tük evler görülmektedir. Ancak buradaki esas yerleşim 1800 lerin sonlarından
itibaren gözükmeye başlamıştır. 2. Abdülhamid döneminin saray ileri gelenleri
çevrede araziler alarak köşkler yaptırmaya başlamışlar. Her yerde olduğu gibi
onların ardından ticaretle uğraşan kesim de burada yaşamaya başlamış.
1920 li yılların sonuna
kadar Kadıköy’de halkın piyasa ve eğlence yeri Kuşdili Çayırı idi. 1930 larda
alafranga eğlence popüler hale gelmiş, insanlar Mühürdar’da, Belvü’de açılan
gazinolardaki ve Kalamış Todori Meyhanesinin bahçesindeki dans pistlerine
gitmeye başlamışlardı. Daha sonra Moda’ya da giden insanlar artık deniz
kıyılarındaki mekânlarda zaman geçirmeye başlamışlardı.
1928 yılında Anadolu
yakasına elektrikle birlikte tramvay da gelmişti. 1930 lardan itibaren
Bağdat Caddesindeki Kadıköy-Bostancı tramvayı, gidiş geliş iki hat olarak
çalışıyordu. Ulaşım kolaylığı Bağdat Caddesi etrafını yapılaştırıyordu. 1930
larda Kadıköy Çarşı, Yeldeğirmeni, Moda’daki yerleşimler bile sayfiye
ağırlıklıydı. Dolayısıyla Kızıltoprak sonrasındaki Bağdat Caddesi çevresi de
sayfiye olarak kullanılıyordu.
1950 lerde çevreye 3 kat
imar gelmesi eski köşklerin yanı sıra yenilerinin yapılmasını sağlamıştır. Daha
sonraki yıllarda imar durumu 4-5 kata çıkarılmıştır. Bağdat Caddesi 1960 larda
nam kazanmış, Kadıköylülerin piyasa yeri olmaya başlamıştır. Buranın 1960 larda
namlaşmasının sebebi yüzlerce yıllık hikâyesi, kalan köşkleri, yeni inşa edilen
apartmanlarıdır. Yeni yapılan apartmanlar buraya özel olmuş, caddenin ün
kazanmasına katkıda bulunmuşlardır. 1965 yılında Kat Mülkiyeti Kanunu ile
Kadıköy’de de kat karşılığı inşatçılık başlamıştı. 1966 yılında tramvay
kaldırılmıştı. Bu yıllarda İstanbul Belediye'sinde Nazım Plandan sorumlu daire başkanı Mimar Aron Angel'dir. Buradaki geniş kaldırımlı, az katlı ferah düzeni O getirmiştir.
1970 lerde Bağdat
Caddesi hızla eski köşklerin yıkılıp yeni apartmanların yapıldığı bir döneme
girmiştir. 1980 lerde yapılaşma patlamış, sahillerin doldurulup yalıların önüne
yol yapılmasından sonra çevre sayfiye-yazlık özelliğini yitirmiştir. Aynı
yıllarda caddenin trafiği tek istikametli hale gelmişti.
1990 larda caddenin
esas kalabalık yeri Şaşkınbakkal-Caddebostan arası idi. Zaman geçirilen pastaneler de bu arada bulunuyorlardı. Caddebostan’dan sonra Göztepe’ye kadar ortalık
tenhalaşır Göztepe’den sonra oldukça sakin hale gelirdi. Diğer istikamette ise
Şaşkınbakkal’dan Suadiye’ye kadar ortalık tenhalaşır Suadiye’den Bostancı’ya
kadar oldukça sakin hale gelirdi. O
yıllarda en kalabalık kısım olan Şaşkınbakkal-Caddebostan arasındaki binaların
bile bazılarının zemin katları dükkân değil konuttu.
2000 ler Bağdat
Caddesinin Cadde adıyla anıldığı, kafeler ve restoranlarla dolduğu yıllardır.
2010 lu yıllarda 1999 depremine önlem olarak Kentsel Dönüşüm düşünülmüş
caddedeki binalar tek tek yıkılıp yerlerine yenileri inşa edilmeye
başlanmıştır.
Günümüzde Bağdat Caddesi
1960 lı yılların ilk yarısında mimarlık öğrencisi değilken, ikinci yarısında mimarlık öğrencisiyken Bağdat Caddesi çevresinde gezerek özellikle süs havuzlu köşkleri izlemekten keyif alırdım. O yıllardan başlayarak bu köşkler tek tek yıkılıp yerlerine apartmanlar yapıldı. İddia ediyorum köşkler kalsaydı yerlerine yapılan apartmanlardan daha değerli olurlardı.
Caddenin kuzeyindeki
diğer yol da Minibüs Yoludur. 1930 lardan itibaren ama ağırlıklı olarak 1950
lerden itibaren Bağdat Caddesi ile Ankara Yolu (E5 daha sonra D100) arasındaki
büyük mesafede yerleşimler olmuştu. Dolayısıyla iki caddenin arasında yaşayan
vatandaşların ulaşım ihtiyacı minibüslerle giderilmişti. Minibüs Yolu 1970
lerde bahçelerden taşan ağaç dallarının otobüslere çarptığı daracık köy yolu
durumundaydı. Bağdat Caddesinden bu caddeye doğru hızla gelişen yapılaşma
dolayısıyla buraya ortası refüjlü gidiş geliş bulvar şeklinde cadde
planlanmıştı. Sonraki yıllarda bu plan gerçekleştirildi.
Kent topraklarının her
tarafı değerli hale gelmiştir. Kadıköy’ün de öyle. Bundan böyle bazı bölgelerin
daha değerli olması o bölgenin tarihiyle, geçmişinin hikâyesiyle ilgili
olacaktır. Bu sebepten tarihi değeri olan çevrelerde koruma esaslı çalışmalar
yapılmalıdır. Canlandırma, yenileme gibi çalışmalar bu tip semtlerin kimliğini
yok etmektedir. Örneğin tarihi bir semt olan Yeldeğirmeni’nde yapılanlar çok
güzel bir kadının yüzünün çok güzel fotoğrafına yine çok güzel
sakal-bıyık-gözlük çizilmesi gibidir. Bağdat Caddesinde yapılan ise eski çok
güzel kadını tamamen yok edip yerine yeni “güzel” kadın koymak gibidir.
Bugün Bağdat Caddesinde
Kentsel Dönüşüm dolayısıyla buraya özellik veren binalar tek tek yıkılmakta
yerlerine yenileri inşa edilmektedir. Bağdat Caddesi kendine özellik katmış
binalarını korumazsa herhangi bir cadde gibi olacaktır. O zaman aynı tip
binaların inşa edileceği Minibüs Caddesi daha geniş olması sebebiyle Bağdat
Caddesinin önüne geçebilecektir. Hatta belki de Fikirtepe hepsinin önüne
geçecektir.
Bağdat Caddesindeki
binalarıyla tanınan Mimar Melih Koray’a küçük bir paragraf açalım. Çeşitli
kurumlar kendilerine yakın mimarları ve eserlerini ön plana çıkarıyorlar.
Hepsine saygı duyuyorum. Ancak Melih Koray’ın mimarlığı coşkulu, diğerlerinden
başka türlü. Donuk, alışılmış, gri değil. Bunun için de halk tarafından
beğenilip satın alınmış. Gelecek yıllardaki kuşaklar, Ona yaşarken hak ettiği
değeri vermeyen kuşak olduğumuz için bizleri eleştireceklerdir. Melih Koray’ın
hiç değilse Bağdat Caddesine kimlik kazandıran binalarını korumamız,
arşivlememiz gerekirdi.
Melih Koray Binası
Paris’in Champ’s Elysee
Caddesini övenlere ben hep Bağdat Caddesinin daha güzel olduğunu iddia
etmişimdir. Champ’s Elysee Caddesinin korunuyor, Bağdat Caddesinin korunmuyor
olması üzüntü vericidir.
Zamanla kentte
değişimler olabilir. Ancak kentin hafızası yok edildiğinde kişiliksiz hale
geleceği bellidir. Her yeni şey gibi yenilenen çevre hoşa gidebilir hatta marka
olabilir. Ancak yine her yeni şey gibi bu görüntü eskir ve tükenir.
ARİF ATILGAN Ekim 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder